|
Okan İLGÜN - ESOGU - GENEL EKONOMİ(7 mart 2008-11 nisan 2008)
|
|
|
cari açık beklentisi 42.222 milyar dolara çıktı
Yıl sonu cari işlemler dengesinde meydana gelecek açık beklentisi, 42 milyar 222,8 milyon dolara çıktı. Cari açık beklentisi 41 milyar 856,3 milyon dolar düzeyindeydi.
Merkez Bankası tarafından her ay iki kez düzenlenen Beklenti Anketinin Mart ayı birinci dönem sonuçları açıklandı.
Buna göre, iki ay sonrasına ait tüketici fiyatları endeksinde (TÜFE) Şubat ayının son anketinde yüzde 0,75 olan beklenti, son anketinde yüzde 0,59'a geriledi.
Dönemler itibarıyla beklentiler, yüzde 6,54 olan yıl sonu TÜFE yüzde 7,02'ye 12 ay sonrasının yıllık yüzde 5,99 olan TÜFE'de yüzde 6,03'e yükseldi.
Yüzde 0,60 olan gelecek ayın TÜFE beklentisi yüzde 0,77'ye, cari ay TÜFE beklentisi yüzde 0,55'den yüzde 0,69'a, 24 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde 5,20'den yüzde 5,32'ye çıktı.
Gelecek 3. ayın altı aylık hazine bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi yüzde 16,01'den yüzde 16,35'e, gelecek 12. ayın altı aylık hazine bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi yüzde 14,84'den yüzde 15,09'a yükseldi.
Gelecek 3. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi tahvil ihalesi bileşik faiz oranı beklentisi de yüzde 16,18'den yüzde 16,60'a, gelecek 12. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi tahvil ihalesi bileşik faiz oranı beklentisi de yüzde 14,88'den yüzde 15,38'e çıktı.
Ay sonu dolar kuru beklentisi, Mart ayının ilk anketinde 1,2013 YTL'den 1,2242 YTL'ye, yıl sonu dolar kuru beklentisi de 1,2881 YTL'den 1,3011 YTL'ye yükseldi. Gelecek 12 ay sonunda dolar kuru beklentisi ise 1,3152 YTL'den 1,3255 YTL'ye çıktı.
Şubat ayının son anketinde yüzde 4,7 olan cari yıl sonu gayri safi milli hasıla (GSMH) büyüme beklentisi ise yüzde 4,6'ya, gelecek yıl sonu yıllık GSMH beklentisi yüzde 5'den yüzde 4,9'a geriledi.
|
|
07.03.2008
|
|
FFP Conference, İstanbul Hilton Otel'inde
Dünya havacılık sektörünün en önemli etkinliklerinden biri haline gelen FFP (Frequent Flyer Program) Conference, Airline Information ve Hitit Bilgisayar Hizmetleri ortaklığıyla, 11-12 Mart 2008 tarihlerinde, İstanbul Hilton Otel'inde gerçekleşecektir.
Geçen sene Vancouver'da yapılan ve önceki senelerde Madrid ve Bangkok'ta gerçekleşen FFP konferansının bu yıl dördüncüsü İstanbul'da yapılacaktır. 80 havayolunun üst düzey yetkililerinin yanı sıra, müşteri sadakat programları uygulayan farklı sektör kuruluşlarının yöneticileri (Bankalar, oteller vs.), ve üniversite profesörlerinin de katılacağı konferansa, 300 den fazla delege beklenmektedir.
Hitit, 1994 yılından bu yana, ağırlıklı olarak havayolu şirketlerine, bilgi teknolojileri alanında hizmet vermektedir. Hitit, dünya piyasasına ilk sunduğu ve müşteri sadakat programlarının yönetimini kolaylaştıran “Crane FF” yazılımıyla, Crane ve Hitit isimlerini küresel çapta marka haline dönüştürmeyi başarmıştır. Hitit, Crane FF ve Crane ürün portföyünde bulunan Crane 4C (Müşteri İletişim Merkezi programı), Crane Pax (Web tabanlı rezervasyon ve bilet sistemi), Crane RCA (Gelir ve Maliyet Analizi), Crane DCS (web tabanlı check-in sistemi), Crane FCC (uçuş kontrol merkezi), Crane SFA (satış ağı yönetimi) ve Crane SP (tarife planlama) yazılımları ile, aralarında Türk Hava Yolları, Qatar Havayolları, Pegasus, Gulf Air, İzlanda havayolları ve Virgin Blue gibi dünyanın çeşitli kıtalarından 16 havayoluna hizmet vermektedir. 2006 ve 2007 yıllarında Türkiye'nin en hızlı büyüyen 50 firması arasına giren Hitit, iki yıl üst üste dünyanın en saygın denetim kuruluşlarından biri olan Deloitte firması tarafından Teknoloji Fast 50 ödüllerine ve aynı yıllarda Avrupa, Ortadoğu ve Afrika' nın en hızlı büyüyen 500 teknoloji şirketinden biri olarak EMEA 500 ödüllerine layık görülmüştür.
|
|
07
|
Unakıtan'a Avrupa'dan ödül
Financial Times grubu tarafından yayımlanan The Banker Dergisi'nin ''2007 yılı Avrupa'da Yılın Maliye Bakanı'' ödülü, bugün, Londra'da yapılan törenle Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a verildi.
Özel bir İş Kulübü'nde yapılan törende konuşan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, başarısını önce üyesi bulunduğu AK Parti hükümetine sonra da partisini iktidara getiren ve son yapılan seçimde desteğini arttıran Türk halkına borçlu olduğunu belirterek, ''Bu ödülü milletim adına alıyorum'' dedi.
Törende konuşan The Banker Dergisi Editörü Karina Robinson, Türkiye'nin ekonomik performansı ve bu performansın sağlanmasında en büyük rolü oynayan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın başarılarını övdü.
Ödülün resmi olarak 2007 yılı için verildiğini, ancak gayri resmi olarak 2001 krizinden bu yana yaptığı önemli uygulamalarla Türk ekonomisini büyük başarılara taşıyan Maliye Bakanı'nın son birkaç yılda gösterdiği başarıya adandığını belirten Robinson, son dönemde başta ABD bankalarında olmak üzere global olarak etkisi hissedilen mali krize dikkat çekti. Robinson, ''Türkiye Cumhuriyeti ve Türk maliyesinin bu duruma rağmen çok iyi bir dönemden geçtiğini'' belirtti.
Bazı çevrelerin Türkiye'deki iyi ekonomik gelişmelerin sadece dünyadaki genel trendin bir sonucu olduğuna inandıklarını da belirten Robinson, ''Ancak biz öyle düşünmüyoruz'' dedi.
Türk bankalarının başarılarını öven ve bunun tamamen Türkiye'deki ekonomik gidişatın bir sonucu olduğunu da ifade eden Robinson, Türkiye'de başarıyla gerçekleştirilen reform sürecine ve elden bırakılmayan mali disipline de dikkat çekti.
2000-2001 krizinin ardından işbaşına gelen bir hükümet olarak pek çok reformlar gerçekleştirdiklerini, mali disiplini tesis ettiklerini, kalkınmayı sağladıklarını ve borç yapısını düzelttiklerini kaydeden Bakan Unakıtan, bu başarısını önce hükümetine, sonra da AK Parti hükümetini önce göreve getirip, geçen seçimlerde ikinci kez daha büyük çoğunlukla hükümet yapan Türk milletine borçlu olduğunu belirtti.
AK Parti hükümetinin bundan sonra da aynı politikalarını sürdüreceğini ve mali disiplin konusundan taviz vermeyeceğini belirten Unakıtan, ''Daha bu sabah son iki ayın bütçe neticelerini aldım ve bu neticelerin son yılların en iyi performansını yansıttığını gördüm. Bunu vurgulamak isterim'' diye konuştu.
Türkiye'de yapısal reformların bütün hızıyla süreceğini, AB uyum yasalarının birbirini takip edeceğini belirten Unakıtan, özelleştirmelerin de sürdürüleceğine dikkat çekerken, ''2008 yılı Türkiye'de büyük bir özelleştirme yılı olacak'' dedi.
|
|
07.03.2008
|
|
Revize milli gelir ''ekonomik risk''i düşürecek
Milli gelirin revize edilmesiyle, Türkiye'nin risk düzeyi gerilerken, ekonomik değerlendirmelerdeki kategorisi de yükselecek.
Kişi başına milli gelir düzeyinde ortaya çıkacak artışın Türkiye'nin reyting kalitesindeki etkisi orta vadede gerçekleşecek iken, Türkiye'nin risk değerlendirmesi kategorisi daha olumlu düzeye çıkacak.
Türkiye'nin, 500-600 milyar dolarlık milli gelire sahip ülkeler düzeyinde değerlendirileceğine dikkati çeken ekonomistler, ekonomik verilerdeki düzelme çerçevesinde, ekonomik değerlendirmelerde, Türkiye ''daha az riskli'' ülkeler kategorisinde yer alacak.
Borç ve cari açığın milli gelire oranı düşecek
Milli gelir hesabının revizyonu, Türkiye'deki toplam borcun, cari açığın, milli gelire oranını aşağı çekerken, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün farklı bir kategoriye yerleşeceği, bunun ekonomik değerlendirmeleri de etkileyeceği ifade ediliyor.
Türkiye'nin, benzer reyting grubundaki ülkelere göre brüt borcunun milli gelire oranının yüksek olduğunu, bu oranın şu anda yüzde 57 düzeyinde olduğunu, ancak milli gelirin yukarı doğru revize olması halinde, Türkiye'nin ekonomik görünümü ve diğer ekonomik rasyolarının iyileşeceğini kaydediyorlar.
Uzmanlar, milli gelir ile kişi başına milli gelirdeki yükselmeler sonucunda, Türkiye'nin, BM (bağlı kuruluşları da dahil), Dünya Bankası, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlardaki sıralamasının da değişeceğini vurguluyorlar.
Türkiye, bazı kuruluşların sıralamasında ''orta gelir'' düzeyinde yer alırken, yeni düzenlemeyle, ''üst orta gelir'' ile ''ileri'' düzeylerine yükselecek.
|
|
08.03.2008
|
Kişi başına gelir 7 bin 500 dolar
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Ömer Demir, yeni milli gelir hesaplama yöntemine göre Gayrı Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) 2006 yılında 758 milyar YTL olduğunu bildirdi.
TÜİK Başkanı Ömer Demir, tamamlanan milli gelir güncelleme çalışmalarıyla ilgili düzenlediği basın toplantısında, 576 milyar YTL olan 2006 yılı GSYH'nın yüzde 31,6 artışla 758 milyar YTL'ye ulaştığını söyledi.
Demir, kişi başına düşen milli gelirin ise 2006 yılı için 7 bin 500 dolar düzeyinde tahmin edildiğini açıkladı. Bu rakam, daha önceki hesaplamalara göre 5 bin 480 dolar idi.
|
|
08.03.2008
|
Cep telefonlarındaki ''kayıp hazine''
Türkiye'deki 2. el cep telefonlarında, 3,5 ton gümüş, 150 kiloyu aşkın altın, tonlarca nikel ve kobalt geri dönüşüm prosesinden geçirilmediği için israf oluyor.
Turkcell ve Nokia'nın en büyük çözüm ortağı Teleses'in hazırladığı ''Cep'teki Fırsatlar Raporu'', 2. el cep telefonlarında kullanılan birçok değerli madenin geri dönüşümünün gerçekleştirilememesi nedeniyle ekonominin kayba uğradığını gözler önüne serdi.
Türkiye'de ikinci el cep telefonlarını yeniden değerlendirerek zararsız hale getiren bir sistemin oluşturularak bu telefonların ekonomiye yeniden kazandırılmasının acil çözüm bekleyen bir sorun haline gelmeye başladığına dikkat çekilen raporda, Türkiye'de halen yaklaşık 200 milyon adet ikinci el cep telefonu bulunduğu kaydedildi.
Raporda, bir cep telefonun içinde altın ve gümüş gibi değerli madenlerden, nikel, kobalt gibi özel metallere, kurşun, civa, kadmiyum gibi toksik maddelere kadar birçok element bulunduğu hatırlatılarak, yaklaşık 1 ton cep telefonundan 3,5 kilogramdan fazla gümüş, 3 ton telefondan ise 0,5 kilogram altın elde edilebildiğine dikkat çekildi.
Raporda, tüm dünyada yeniden kullanım ve geri dönüşüm projeleri ile cep telefonlarının zararsız bir şekilde geri dönüştürülmeye çalışıldığı ancak, Türkiye'de böyle bir uygulamanın bulunmadığı belirtilerek, ''Geri dönüşüm hem doğanın korunmasına hizmet ederken hem de ekonomik bir değer yaratmaktadır'' denildi.
|
|
09.03.2008
|
Hazine salı günü iki ihale düzenleyecek
Hazine yarın biri bono diğeri tahvil olmak üzere iki ihale birden düzenleyecek.
Hazine yarın YTL cinsinden 6 ay (182 gün) vadeli iskontolu referans bono ile 19 ay (574 gün) vadeli iskontolu tahvil ihalesi yapacak.
İhalelerde satılacak kağıtlar 12 Mart Çarşamba günü ihraç edilecek. Geri ödeme tarihleri bono için 10 Eylül 2008, tahvil için ise 7 Ekim 2009 olarak belirlendi.
Hazine, bu hafta Mart ayının en büyük iç borç ödemesi olan ve 4 milyar 59 milyon YTL'si piyasaya olmak üzere 4 milyar 104 milyon YTL ödeme yapacak.
|
|
10.03.2008
|
Kaynak : AA
|
|
İlave motorlu taşıtlar vergisi için uyarı
Gelir İdaresi Başkanlığı, ilave motorlu taşıtlar vergisi (MTV) tahakkuk ettirilen ve Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanundan yararlanmak isteyen mükelleflerin, 30 Haziran akşamına kadar vergi dairelerine başvurmasını istedi.
Gelir İdaresi Başkanlığı, 5736 Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanunun, motorlu taşıtlar vergisi yönünden uygulanmasına açıklık getirdi.
Başkanlıktan yapılan yazılı açıklamada, 25 Aralık 2003 tarihli ve 5035 Sayılı Kanunla, motorlu taşıt vergi sisteminde değişiklik yapıldığı, bu değişiklik sonrasında ise bazı taşıtların motorlu taşıtlar vergisinin, çeşitli nedenlerle eksik tahakkuk ettirildiği vurgulandı.
Bu kapsamda, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununa göre Panel Van olarak tanımlanmış bazı taşıtların motorlu araç tescil belgesinde kamyonet olarak kayıtlı olması nedeniyle, kamyonet tarifesine göre vergilendirildiği, araç tescil belgesinde motor silindir hacmi ''1.3'' olarak belirtilen bazı otomobillerin, 1341 cm3 motor silindir hacmine sahip olduklarının tespit edildiği belirtildi.
Aynı şeklide bazı taşıtların da, istisna kapsamındaki taşıtlar arasında sayılmamasına rağmen, hatalı değerlendirmeler neticesinde motorlu taşıtlar vergisinden istisna tutulduğu vurgulandı.
Açıklamada, bu tür hataların düzeltilmesi için geçmişe dönük olarak ilave ve yeni tahakkuklar yapılarak, bunların mükelleflerden gecikme zamları ile birlikte takibi yoluna gidildiği de ifade edildi.
Gelir İdaresi Başkanlığı açıklamasında, yeni çıkarılan Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun ile 1 Ocak 2004 ve 31 Aralık 2007 tarihleri arasındaki dönemlerde, hatalı belirlemeye bağlı olarak geçmişe dönük yapılan ilave tahakkuklar ile istisna ve muafiyetteki hatalı uygulamaların düzeltilmesi neticesinde gerçekleştirilen ilave tahakkuklar için hesaplanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçildiğine dikkat çekildi.
Bu nedenle, ilave motorlu taşıtlar vergisi tahakkuk ettirilen mükelleflerin, 30 Haziran 2008 tarihi mesai saati bitimine kadar bağlı oldukları vergi dairelerine başvurması gerektiği belirtildi.
Ancak uygulamadan yararlanmak isteyen mükelleflerin ödenmeyen ilave motorlu taşıtlar vergisini ödemesi, dava açmayacaklarını veya açmış oldukları davalardan vazgeçtiklerini bildirmeleri gerektiği vurgulandı.
|
|
10.03.2008
|
Kapasite kullanımı azaldı
İmalat sanayinde kapasite kullanımı, Şubat ayında yüzde 79,3'e geriledi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''İmalat Sanayinde Eğilimler 2008 Şubat Ayı'' sonuçlarını açıkladı.
Şubat ayı sonuçlarına göre, 2007 yılı Şubat ayında yüzde 80,1 olan üretim değeri ağırlıklı kapasite kullanım oranı, 0,8 puan azalarak bu yılın Şubat ayında yüzde 79,3 olarak hesaplandı.
Kapasite kullanımı, 2008 yılının Ocak ayında ise yüzde 80,3 düzeyindeydi.
|
|
11.03.2008
|
Petrol fiyatları yeni bir rekor kırdı
Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatı, enflasyon kaygısı, dolar kurunun zayıf olması ve yatırımcıların petrol ile diğer mallara yönelmesi nedeniyle yeni bir rekor kırdı.
ABD tipi hafif ham petrolün varili nisan teslimi 85 sent artarak 108,75 dolara yükseldi. Petrolün fiyatı bir ara varil başına 109,20 doları gördü.
Londra Brent tipi ham petrolün varili ise 90 sent artışla 105,06 dolardan işlem görüyor.
Piyasa uzmanları, enflasyon kaygılarının çok güçlü olması ve dolar kurunun zayıf olması nedeniyle yüksek riskli yatırım fonlarının (hedge fon), özellikle petrol ve mal alımına yönelmesinin petrol fiyatlarını artırdığı görüşünü savunuyorlar.
|
|
11.03.2008
|
Kaynak : AA
|
|
ABD'de stoklar arttı, petrol fiyatları düştü
Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, ABD'de ham petrol stoklarının arttığı açıklanmasının ardından düştü.
New York Borsası'nda ABD ham petrolünün varil fiyatı nisan teslimi 4,82 dolar düşüşle, 104,60 dolara geriledi.
Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı ise mayıs teslimi 4,49 dolar azalışla, 101,07 dolara düştü.
ABD Enerji Enformasyon İdaresi'nin (EIA) bugün açıkladığı haftalık raporuna göre, haftalık ham petrol stokları 200 bin varil arttı. Ham petrol stoklarının 2,3 milyon artması bekleniyordu.
Rapor, petrol ve işlenmiş petrol ürünleri tüketiminin, son bir ayda geçen yılın aynı dönemine yüzde 3,2'den fazla azaldığını da ortaya koydu.
EIA'nın açıklaması, yüksek petrol ve benzin fiyatlarının petrol ürünlerine talebi düşüreceği yönünde tahminlere yol açtı.
Petrol fiyatları pazartesi günü varil başına 111,80 doları görmüştü.
|
|
19.03.2008
|
|
Faiz oranları değişmedi
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, faiz oranlarını değiştirmedi.
Buna göre, gecelik faiz oranı yüzde 15,25'te, borç verme faiz oranı da yüzde 19,25'de sabit tutuldu.
Para Politikası Kurulu'nun bugünkü toplantısına ilişkin yapılan açıklamada, Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo-Ters Repo Pazarı'nda uygulanmakta olan kısa vadeli faiz oranlarının sabit tutulmasına karar verildiği bildirilerek, şunlar kaydedildi:
''Gecelik faiz oranları: Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 15,25, borç verme faiz oranı yüzde 19,25'de,
Geç Likidite Penceresi Faiz Oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası'nda saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 11,25'de, borç verme faiz oranı yüzde 22,25'de,
Açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan borçlanma imkanı faiz oranı da yüzde 18,25'de sabit tutuldu.''
Açıklamada, kurulun, artan gıda ve enerji fiyatları ile küresel belirsizliklerin enflasyon hedefine ulaşılmasını geciktirebileceği değerlendirmesinde bulunduğu ifade edildi.
"Küresel ekonomide süregelen belirsizlikler ve fiyatlama davranışlarına ilişkin riskler para politikasında temkinli olma gereğini artırmıştır" denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Önümüzdeki dönemde gıda ve enerji fiyatlarındaki artışların genel fiyatlama davranışlarına yansımaları yakından izlenmeye devam edilecektir. Bundan sonraki faiz indirimi, küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacaktır."
|
|
19.03.2008
|
Kredi kartlarında azami faiz oranları indirildi
Kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı YTL için yüzde 4,93'ten yüzde 4,54'e, gecikme faiz oranı da yüzde 5,68'den yüzde 5,29'a indirildi.
Merkez Bankasının, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak azami faiz oranlarında değişiklik içeren tebliği, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı, 1 Nisan 2008 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.
Tebliğe göre, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı, YTL için yüzde 4,93'ten yüzde 4,54'e indirildi.
ABD Doları için ise yüzde 2,52'den yüzde 2,59'a yükseltildi. Avro için yüzde 2,30 olan oran değişmedi.
Aylık azami gecikme faizi oranı ise YTL için yüzde 5,68'den yüzde 5,29'a düştü. Oran, ABD Doları için yüzde 2,99'dan 3,12'ye çıkarken avro için yüzde 2,86 olarak devam edecek.
|
|
20.03.2008
|
|
Papademos: ''Döviz piyasasındaki dalgalanma aşırı''
Avrupa Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Lucas Papademos, son haftalarda döviz piyasasında yaşanan dalgalanmayı aşırı bulduğunu söyledi.
Papademos, Moskova'da düzenlediği basın toplantısında son günlerdeki döviz hareketlerini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, ''döviz piyasasında son yaşananların aşırı bulduğunu'' ifade etti.
Döviz kurlarındaki aşırı hareketlerin kendilerini kaygılandırdığını belirten Papademos, bu dalgalanmanın, ekonomik büyüme için de arzu edilir bulunmadığını vurguladı.
Amerikan Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen faiz indirimleri ve diğer hareketlerin küresel ekonomik büyümeyi desteklediğini belirten Papademos, ayrıca avro bölgesi için de bu hareketlerin arzu edilir etkileri olacağını söyledi.
Papademos, FED tarafından alınan kararlara inandıklarını ve güvendiklerini ifade etti.
|
|
20.03.2008
|
Cari açık beklentisi 43 milyar dolara çıktı
Yıl sonu cari işlemler dengesinde meydana gelecek açık beklentisi, 43 milyar 164,8 milyon dolara çıktı. Cari açık beklentisi 42 milyar 222,8 milyon dolar düzeyindeydi.
Merkez Bankası tarafından her ay iki kez düzenlenen Beklenti Anketinin Mart ayı son dönem sonuçları açıklandı.
Buna göre, iki ay sonrasına ait tüketici fiyatları endeksinde (TÜFE), Mart ayının ilk anketinde yüzde 0,59 olan beklenti, son anketinde yüzde 0,61'e geriledi.
Dönemler itibarıyla beklentiler, yüzde 7,02 olan yıl sonu TÜFE yüzde 7,27'ye 12 ay sonrasının yıllık yüzde 6,03 olan TÜFE'de yüzde 6,29'a yükseldi.
Yüzde 0,77 olan gelecek ayın TÜFE beklentisi yüzde 0,82'ye, cari ay TÜFE beklentisi yüzde 0,69'dan yüzde 0,77'ye, 24 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde 5,32'den yüzde 5,52'ye çıktı.
Ay sonu dolar kuru beklentisi, Mart ayının son anketinde 1,2242 YTL'den 1,2449 YTL'ye, yıl sonu dolar kuru beklentisi de 1,3011 YTL'den 1,3250 YTL'ye yükseldi. Gelecek 12 ay sonunda dolar kuru beklentisi ise 1,3255 YTL'den 1,3486 YTL'ye çıktı.
|
|
20.03.2008
|
IMF: "Gözden geçirmeler birleştirilebilir"
IMF Sözcüsü David Hawley, Türkiye'nin programının geriye kalan gözden geçirmelerinin birleştirilmesinin, daha güçlü ihtimal olduğunu söyledi.
Hawley, Washington'da IMF merkezinde düzenlediği brifingde, Türkiye'nin mevcut programının mayısta sona ereceğinin hatırlatılması ve daha sonraki ilişkilerin formatı konusunda IMF'nin görüşünün sorulması üzerine, bu konunun henüz Türk yetkilileriyle görüşülmediğini ve şu anda mevcut gözden geçirmenin ve genelde programın başarıyla sonuçlandırılması üzerinde yoğunlaşıldığını belirtti.
Hawley, mevcut ortamda Türkiye'nin güçlü mali politikaları yeniden oluşturması, temkinli para politikasını sürdürmesi ve yapısal reformların canlandırılması gerektiği yönündeki IMF'nin görüşünü tekrarladı.
|
|
20.03.2008
|
IMF: "Türkiye ile görüşmeler sürecek"
Uluslararası Para Fonu IMF, Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn arasında yapılan görüşmede tarafların, Türkiye'nin mevcut stand-by düzenlemesinin 10 Mayıstan önce başarıyla sonuçlanması için, görüşmelerin sürdürülmesine karar verdiğini belirtti.
IMF'nin bir yetkilisi A.A'ya yaptığı açıklamada, görüşmede, Şimşek'in Strauss-Kahn'a Türkiye'deki son ekonomik gelişmeler ve Türk ekonomisinin görünümü konusunda bilgi verdiğini ve Türk makamlarının, mevcut programın geriye kalan gözden geçirilmelerinin tamamlanması yönünde elde ettiği ilerlemeleri dile getirdiğini söyledi.
Yetkili, ''süresinin 10 Mayısta dolmasından önce mevcut stand-by düzenlemesinin başarıyla sonuçlandırılması amacıyla, Türk makamlarıyla IMF yetkilileri arasındaki görüşmelerin gelecek haftalarda da sürdürülmesi konusunda mutabakata varıldı'' dedi.
|
|
21.03.2
|
Borsa ilk yarıda yükseldi
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, birinci seansın ilk yarısında yükseldi.
Endeks, seansın 1 saat 15 dakikalık bölümünü, dünkü ikinci seans kapanışına göre 409,45 puan artarak 40.257,24 puandan geçti. Hisse senetleri bu seviyede ortalama yüzde 1,03 değer kazandı.
İlk bölümde işlem hacmi ise 162,7 milyon YTL olarak gerçekleşti.
|
|
21.03.2008
|
ATO, Türkiye'nin borç haritasını çıkardı
Ankara Ticaret Odası (ATO), Merkez Bankası verilerine dayanarak, Türkiye'nin borç haritasını çıkardı. Buna göre, 2007 yılında Türkiye'nin büyüme hızı yavaşlarken, vatandaşın borçları hızla büyümeye devam etti.
Konuya ilişkin ATO'dan yapılan yazılı açıklamada, 2007 yılında, vatandaşların, tüketici kredisi, otomobil kredisi, konut kredisi, kredi kartı ile firmaların bankalardan sağladıkları krediler, bu kredilere ait faiz tahakkuk ve reeskontlarından oluşan toplam borçların bir önceki yıla göre yüzde 28,7 artarak 321,9 milyar YTL'ye yükseldiği kaydedildi.
Alınan kredi miktarı, özellikle son yıllarda büyük bir artış gösterdi. 2000 yılında 35 milyar YTL olan nakdi krediler toplamı, 2003 yılında 85 milyar YTL'ye çıktı. 100 milyar YTL eşiği 2004 yılında geçilirken, 2005 yılında 177 milyar YTL'ye, 2006 yılında da 250,2 milyar YTL'ye ulaştı. 2007 yılında ise 321,9 milyar YTL'ye çıktı.
Böylelikle 2000 yılında yüzde 20,9 olan borçluluk oranı, 2002 yılında yüzde 20,4'e gerilerken, 2004 yılından itibaren artışa geçti. 2006 yılında illerin aldığı toplam nakdi kredilerin milli gelire oranı yüzde 33'e çıktı.
2007 yılında Türkiye'nin 865 milyar YTL'ye yakın bir Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) yarattığı tahmin ediliyor. Bu varsayım altında illerin toplam borcu 2007 yılında, yarattıkları milli gelirin yüzde 37'sine ulaşıyor.
Borç haritasına, iller bazında bakıldığında 2007 yılında kişi başına en çok borçlu il 12 bin 96 YTL ile İstanbul oldu.
En borçlu iller kategorisinde, İstanbul'u kişi başına 9 bin 423 YTL ile Ankara, 5 bin 131 YTL ile Antalya izledi. Kişi başına düşen borç itibariyle ilk 10 içinde yer alan diğer iller sırası ile İzmir, Muğla, Kocaeli, Bursa, Denizli, Adana ve Eskişehir.
|
|
22.03.2008
|
"Mali disiplin olmasa, gecelik faizler yüzde 5 bin olur"
Maliye Bakanı Unakıtan, OSD'nin Genel Kurul Toplantısı'nda otomotiv sanayicilerine, "Benim en güzel müşterilerim sizsiniz, öyle bir ortaksınız ki sizi çok seviyorum. Yediveren gülü gibisiniz. Çok kazanın, inşallah bana da çok vergiler verirsiniz" dedi.
Vergilerin "AB'ye uyması" istemi ile ilgili olarak ise, "Ben baktım AB yüzde 18 diyor. Ben uyamam arkadaş. Şimdi bunu istemeyin. Ben mali disiplini korumak zorunda olan bir bakanım. Eğer o mali disiplin olmasaydı o kara pazartesi diyarlar hani, kara pazartesi geldi geçti... Anayasa'yı fırlattılar ya hani bir gün, bütün ekonomi bitti gitti... Vallahi gecelik faizler yüzde 5 bin olur... Bu mali disiplin olmasaydı böyle olurdu. Dua edin o mali disipline hepiniz" diye konuştu.
"Nasıl dalga bu ya?"
Otomotiv Sanayi Derneğinin (OSD) 34. Genel Kurulunda konuşan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Türkiye ekonomisinin bu derece düzgün hale gelmesinin kendiliğinden olmadığına işaret eden Unakıtan, "Bazı şaşkın adamlar... Efendim dalga gelmiş de global dalga çok iyiymiş, Türkiye ileri gitmiş... Yahu kardeşim bu dalga daha önce niye gelmedi de şimdi geldi. Hiç kimse bu masalı yutar mı Allah aşkına? Dalga gelmiş kötü olmuş, dalga gelmiş iyi olmuş, Nasıl dalga bu ya? Sık sık gelsin bu dalga bize... O zaman arkadaşlar hükümet olarak bunun tedbirlerini almamış olsaydık, hiçbir şey olmazdı, ben size söyleyeyim" şeklinde konuştu.
Ekonomik istikrarın kolay sağlanmadığını ancak kaybetmenin çok kolay olduğunu belirten Unakıtan, "1 sene kaybedersin ama senelerce çalışırsın onu kazanmak için" diye konuştu. Unakıtan, siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrarın da tehlikeye gireceğini sözlerine ekledi.
"Bir milyonu bir firma üretecek"
Unakıtan, otomotiv üretiminde 1 buçuk milyonluk hedefin, 2 hatta 2,5 milyonun üzerine çıkarılması gerektiğini söyleyerek, "Benim hesabım o... Türkiye yakalayacak bu hedefi... Türkiye öyle bir hale gelecek ki 1 milyonu bir firma üretecek... Çok uzak değil onlar..." dedi.
Otomotivde çıkarılan Ar-Ge yasasının Türkiye'nin çehresini değiştireceğini ve tüm sektörleri katma değerli üretime zorlayacağını dile getiren Unakıtan, "110 milyar dolar olan ihracatı 210 milyar dolara çıkarmamız lazım" şeklinde konuştu.
"Ben baktım AB yüzde 18 diyor. Ben uyumam arkadaş"
Unakıtan, vergiler ile ilgili mevzuat değişikliği konusuna değinerek, "Şimdi bana en fazla yöneltilen 'AB'ye uysun bu vergiler'... Ben baktım AB yüzde 18 diyor. Ben uyamam arkadaş. Şimdi bunu istemeyin. Ben mali disiplini korumak zorunda olan bir bakanım. Eğer o mali disiplin olmasaydı o kara pazartesi diyarlar hani, kara pazartesi geldi geçti... Böyle şoklarda, böyle dalgalanmalarda aynen Anayasa'yı fırlattılar ya hani bir gün bütün ekonomi bitti gitti. Vallahi gecelik faizler yüzde 5 bin olur ha... Bu mali disiplin olmasaydı böyle olurdu. Dua edin o mali disipline hepiniz. Ekonomimizi güçlü yapmak mecburiyetindeyiz. Ben gidip IMF kapısından para mı alayım sizden vergi mi alayım. Ben kendi vatandaşımdan vergi alacağım ama ayaklarımın üstünde duracağım, sesim daha güçlü çıkacak, ekonomim daha güçlü olacak. Aksi tekdirde rüzgar esti git, Anayasa gitti, gitti ekonomi... Artık bunları inşallah Türk milleti görmez... Dışarıdaki fırtınalara karşı kendimizi koruyoruz, korumaya da devam edeceğiz, hiç etkilenmeyeceğiz diye de bir şey yok, bunu da bilin. Bu global dalgalanmadan etkilenmeyeceğiz diye bir şey yok ama bunu asgari geçiştirmemiz lazım. Bunun için de ekonomimizin güçlü olması lazım. Dışarıdaki fırtınalara karşı kendimizi güçlü tutuyoruz ama içeride rüzgarlar var onu da ne yapacağız bilmem artık. Ona da millet karar verecek herhalde."
Unakıtan konuşmasına şu şekilde devam etti: "ÖTV ile ilgili ikinci el araba diyorsunuz. İkinci el değil o... birinci el... ikinci el gibi alıyorsunuz, bir gün sonra leasingi yaptım ertesi gün o araba ikinci el araba... Yok öyle numara... İkinci el araba olmaz öyle, birinci el arabada yüzde 18'i vereceksiniz kardeşim" diye konuştu.
"Yediveren gülü gibisiniz"
Kemal Unakıtan daha sonra, "Benim en güzel müşterilerim sizsiniz öyle bir ortaksınız ki sizi çok seviyorum. Yedi veren gülü gibisiniz, çok kazanın inşallah bana da çok vergiler verirsiniz" diyerek konuşmasını bitirdi.
|
|
22.03.2008
|
|
24 Mart 2008 10:32
Gemi sanayi eleman bulamıyor
Türk gemi inşa sanayi dünyada ön sıralarda yer alırken, 2011 yılına kadar siparişlerin dolu olduğu sektörde 30-40 bin kalifiye elemana ihtiyaç duyuluyor.
Bir başka deyişle, ağır işçilik ve eğitimsizlik nedeniyle sektördeki iş gücü açığı kapatılamıyor. Kocaeli Serbest Bölgesi Kurucu ve İşleticisi AŞ’de (KOSBAŞ) kurulu Admarin Gemi İnşa Sanayi ve Ticaret AŞ Tersane Müdürü Turgay Karabulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gemi inşa sanayinin Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olduğunu, hızla büyüyen sektörde kalifiye eleman sorunu yaşandığını bildirdi.
Bazı kaynaklara göre Türkiye’nin dünyada yat sanayinde dördüncü, gemi inşa sanayinde ise sekizinci sırada yar aldığını ifade eden Karabulut, pek çok tersanenin 2010-20011 yılına kadar dolu olduğu için sipariş alamadığını, sektörde 30-40 bin kalifiye elemana ihtiyaç duyulduğunu öne sürdü. Türkiye’de gemi inşa sanayindeki gelişmenin tonaja da yansıdığını, önceleri 5-10 deight weight tonluk (DWT) gemi inşa ederken, şimdi 20-25 bin DWT’lik gemiler inşa edildiğini anlatan Karabulut, 20 bin DWT’lik bir geminin maliyetinin 35-45 milyon dolar arasında değiştiğini öyledi.
Sektörde taleple birlikte kar marjının da arttığını, karlılığın yeni tersanelerin açılmasına ve kalifiye elemana ihtiyacın artmasına neden olduğunu dile getiren Karabulut, tersanelerin artan işçi talebini taşeronlar vasıtasıyla giderme yolunu seçtiğini, bunun özellikle verim ile işçi sağlığı ve güvenliği konularında istenen sonucu vermediğini
savundu.
"İŞÇİLERİN EĞİTİMİNİ DEVLET SAĞLAMALI"
Karabulut, bir geminin inşasında çelik işleme, donatım ve boya olmak üzere üç ana aşama olduğunu, kaba işçilikten ince işçiliğe geçildiğinde personelin bilgi ve becerisine paralel olarak hataların arttığını, gecikmelerin ortaya çıktığını belirtti. Hataları en aza indirebilmek için yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyduklarını vurgulayan Karabulut, şöyle devam etti: "Gemi inşa sanayi iş gücü yoğun bir sektör. Sektörde konusunda uzman, en azından yapacağı işi, iş güvenliğini, kanuni hak ve sorumluluklarını bilen kişilere ihtiyacımız var. Devletin bu konuda tersanelere yardım
etmesi, taşeronları bir şekilde sınıflandırması, işçileri eğiterek sertifikalandırması gerekir.
Problemlerin ortaya çıkmasıyla taşeronlar çözümü işi ’bırakıp gitmekte’ buluyor. Şu an için taşeronların çalıştırdığı insanların iş tecrübesini sorgulama şansımız yok. İşe başladığında bana verdiği zararı kısa zamanda tespit edebilirsem az zararla kurtulabiliyorum, tespit edemiyorsam yaptığı hataların ağır darbesi oluyor. İşi yeniden yapmak durumunda bile kalabiliyoruz."
"2-3 AYLIK MESLEKİ KURSLAR AÇILMALI"
Sektöre yurt içi ve yurt dışından, özellikle Avrupa’dan sürekli talep geldiğini, talebe cevap verebilmek için gerekli iş gücünün isteklilere verilecek 2-3 aylık eğitimle sağlanabileceğini ifade eden Karabulut, kursların devlet ya da sivil toplum kuruluşları tarafından açılabileceğini, böylece istihdama önemli katkı sağlanacağını savundu. Eğitim almış kişiye eğitimiyle ilgili sertifika verileceğini dile getiren Karabulut, "Eğer devlet, kişinin bize bir belgeyle gelmesini,
kendisini belgeyle tanımlayabilmesini sağlarsa bu bizim için en büyük kolaylıklardan birisi olacaktır. İstediğimiz insanlar, konusunda az çok bir eğitim almış olmalı, hakkını, hukukunu bilen, verdiğimiz işi yerine getirebilecek kabiliyette ve eğitime açık olmalıdır.
İşçi diye aldığımız, sektörde çalıştıracağımız kişilerin tanımlamasını devlet yapıp bize gönderirse taşeronlarla olan sorunlarımızın pek çoğu ortadan kalkacak. Böylelikle iş gücü ve zaman kaybı gibi sorunlar da giderilmiş olacak" dedi. İşçi talebinde bulunmalarına, hatta gazeteye ilan vermelerine rağmen istedikleri nitelikte işçiyi bulamadıklarını dile getiren Karabulut, "Ağır işçilik ve eğitimsizlik nedeniyle sektördeki iş gücü açığı kapatılamıyor. Müracaat edenlerin çoğu masa başında çalışmak istiyor. Oysa sahada çalışacak iş gücüne ihtiyaç duyuyoruz. Meslek liselerinden çıkmış, üniversiteye girememiş kişiler dahil yaşı 45-50’ye kadar sağlığı
yerinde olan herkes, 2-3 aylık mesleki kursların ardından bu işte rahatlıkla çalışabilir" diye konuştu.
İŞÇİ MALİYETLERİ
Karabulut, sektördeki hareketliliğin işçi maliyetlerini arttığını, işçilerin yüzde 70-80’inin aldığı ücretin bin YTL ve üzerinde olduğunu, ustanın, öğle yemeği, iş kıyafetleri, sigortası, vergi primi hariç kendilerine maliyetinin bin 800 YTL ile 2 bin 200 YTL arasında değiştiğini kaydetti.
Şirketlerinde taşeron işçi sayısını azaltma düşüncesinde olduklarını,
eleman ihtiyacını şimdilik kendi imkanlarıyla eğitim vererek karşılama yoluna gittiklerini, ancak buna rağmen yeterince başvuru olmadığını ifade eden Karabulut, bir kişinin, kabiliyetine de bağlı olarak 2-3 ayda iş yapar konuma geldiğini vurguladı. Tersanelerde yaşanan iş kazalarının eğitimle birlikte azalacağını da savunan Karabulut, sahada çalışan eğitimli personelin, diğerlerine göre kazaya maruz kalma riskinin daha az olduğunu kaydetti
20 bin memur yakınına maaş müjdesi
24 Mart 2008 08:27
Hükümetle sendikalar arasında gerginliğe yol açan Sosyal Güvenlik Reformu'nun, taraflar arasındaki uzlaşmanın ardından bu hafta Meclis Genel Kurulu'na gelmesi bekleniyor.
Bütün çalışanları ilgilendiren düzenlemeyi en çok, emeklilik hakkını kazanmadan vefat eden memurların aileleri bekliyor. Mevcut kanun, Emekli Sandığı'nda ölüm maaşı için en az 3 bin 600 gün (10 yıl) prim ödeme şartı arıyor. Bu süreyi doldurmadan hayatını kaybedenlerin eş ve çocukları maaş alamıyor. Yeni reform ise ölüm aylığına hak kazanma süresini 1.800 güne (5 yıl) indiriyor. Düzenlemenin Meclis'ten geçmesi halinde, yaklaşık 20 bin memurun eş ve çocukları maaşa kavuşacak. Bu durumdaki tüm ailelere bir ay içinde aylık bağlanacak. Düzenleme geriye dönük işletilecek, ayrıca askerlik süreleri de borçlanılarak sigortalılığa sayılabilecek.
Emekli Sandığı'nda ölüm maaşı için aranan 10 yıl çalışma şartı çeşitli mağduriyetlere yol açıyor. Bununla ilgili en çarpıcı örneklerden biri, önceki yıl yaşanmıştı. Kalp krizi sonucu 2 Aralık 2006'da vefat eden Muş'un Bulanık İlçesi Kaymakamı Mehmet Aydın'ın eşi ile çocuğuna maaş bağlanamamıştı. 7 yıllık hizmeti bulunan Aydın'a maaş bağlanamaması, kamuoyunda tartışmalara yol açmıştı. Kaymakam'ın ailesi için yardım kampanyası düzenlenmişti. Sosyal Güvenlik Reformu'nun yürürlüğe girmesi, Kaymakam Mehmet Aydın'ın eşi ve çocuğu gibi on binlerce kişinin mağduriyetine son verecek.
Bu ve benzeri durumda olanlar, bir ayda maaşa kavuşacak. 10 yıldan önce ölüm maaşı alamamak, memurlar için önemli bir endişe kaynağı. Zaman'a bilgi veren Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan üst düzey bir yetkili, "Birçok arkadaş, 10 yılı doldurmadan seyahate çıkmaya çekiniyor. Görevleri gereği sık sık dolaşan arkadaşlar da bu endişeyi taşıyor. Reform, memurları eş ve çocuklarına maaş bırakamama endişesinden büyük ölçüde kurtaracak." dedi.
Sendikalarla hükümet arasındaki 'orta yol' bugün açıklanıyor
Öte yandan Çalışma Bakanı Faruk Çelik, geçen hafta Sosyal Güvenlik Reformu'nda orta yolu bulmak için sendikalarla bir araya gelmişti. 1 haftadır süren görüşmelerde sağlanan anlaşma, bugün kamuoyuna açıklanacak. Bu adımın ardından reformun hafta içi TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi bekleniyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik'le saat 15.00'te bir araya gelecek sendikalar, bu görüşme öncesinde sabah Türk-İş Genel Merkezi'nde toplanacak. Toplantıya Emek Platformu'na üye sendika başkanları katılacak.
Hükümetin tekliflerini değerlendirecek başkanlar, taleplerine son şeklini verecek. Hafta boyu süren görüşmelerde hükümet sendikalara, emeklilik için 9 bin olarak öngörülen prim gün sayısını 8 bine çekmeyi teklif etmişti. Prim gün sayısının korunması durumunda yaşla ilgili düzenleme yapılabileceği belirtiliyor. 1800 gün şartını getirerek ölüm aylığına hak kazanma koşullarını SSK için zorlaştıran düzenlemeden de vazgeçilebileceği belirtiliyor.
Yüzde 2 olarak öngörülen aylık bağlama oranının ise 2015 yılına kadar yüzde 2,5, 2016 yılından sonra yüzde 2 olarak düzenlenmesi üzerinde duruluyor. 12 ay olarak öngörülen kız çocuklarına ödenecek evlenme yardımının da 24 aya çıkarılması benimsendi. Ayrıca diş protezlerinde öngörülen yaş sınırı kaldırılırken, tüm sigortalılarda diş protez bedellerinden yüzde 50 oranında katılım payı alınması kararlaştırıldı. İşsizlerin sağlık hizmetinden yararlanabilmelerini 6 aydan 10 güne indiren maddede de orta yol bulundu. Buna göre işsiz kalanlar 3 ay boyunca sağlık hizmetlerinden yararlanacak.
"Komşulara" ihracat 2007'de arttı
Son yıllarda komşu ve çevre ülkelere ihracat artış trendini sürdürürken, geçen yıl da söz konusu ülkelere ihracat, yüzde 35,5 artışla 40,5 milyar doları buldu.
Bu ülkelerin ihracattaki payı ise yüzde 37,8 olarak gerçekleşti.
Dış Ticaret Müsteşarlığı ''Ocak-Aralık Dönemi İhracatının Genel ve Sektörel Değerlendirmesi Raporu''ndan derlenen bilgilere göre, toplam 7 ülkeden oluşan komşu ülkelere ihracat, yüzde 28,5 artış göstererek 11 milyar 137,3 milyon dolara yükseldi.
Bu grup içerisinde ilk sıraları yüzde 2,6'lık payla Irak, yüzde 2,1'lik pay ile Yunanistan ve yüzde 1,9'luk payla Bulgaristan, yüzde 1,3 pay ile İran aldı.
Irak'a 2 milyar 834,5 milyon dolarlık, Yunanistan'a 2 milyar 293,6 milyon dolarlık, Bulgaristan'a 2 milyar 62,1 milyon dolarlık, İran'a 1 milyar 394,3 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi.
Toplam 45 ülkeden oluşan çevre ülkelere ihracat ise bir önceki döneme göre yüzde 38,4 artış göstererek 29,4 milyar dolara ulaştı ve bu ülkelerin toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 27,4 oldu.
Çevre ülkeler arasında en büyük ihraç pazarları, yüzde 4,5 pay ile Rusya Federasyonu, yüzde 3,5 ile Romanya, yüzde 2,7 ile Birleşik Arap Emirlikleri, yüzde 1,6 ile İsrail ve yüzde 1,4 pay ile Suudi Arabistan oldu.
Komşu ve çevre ülkeler arasında en yüksek ihracat artışı sağlanan ülkeler ise Cibuti, Bosna Hersek, Karadağ, Bahreyn, Lübnan, Sırbistan, Tunus, Hırvatistan ve Kosova oldu.
Bu arada, komşu ülkelere ihracat yıla sevindirici bir başlangıç yaptı ve Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 39,9 oranında artış gösterdi. 7 ülkeden oluşan komşu ülkelere Ocak ayında 945,7 milyon dolarlık ihracat gerçekleşti.
|
|
24.03.2008
|
15-20 milyar $ arası sermaye girişi bekleniyor
25.03.2008 - 17:45
YASED raporuna göre, Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla yatırım çeken 5'inci ülke
İSTANBUL - Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından hazırlanan raporda, 2008 yılı ve sonrası için, halihazırda birleşme ve satın alma anlaşmalarından kaynaklanacak uluslararası doğrudan sermaye (UDY) girişlerinin 10 milyar dolar düzeyinde olacağı, özelleştirme potansiyeli ve bununla birlikte uluslararası piyasalarda yaşanan sıkıntılı dönem göz önüne alındığında toplamda 15-20 milyar dolar aralığında bir giriş beklenebileceği bildirildi.
YASED'in dünyada ve Türkiye'de uluslararası doğrudan yatırımlarda son dönem gelişmeler ile 2007 yılı değerlendirmesini içeren raporunda, 2007 yılında uluslararası doğrudan yatırımların, 2000 yılındaki 1,4 trilyon dolarlık rekor seviyeyi aşarak, 1,5 trilyon doları geçen yeni bir zirve düzeye ulaştığının tahmin edildiği kaydedildi.
Raporda, UDY'lerin bölgesel dağılımında Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Batı Asya ülkelerine giren UDY'nin bir önceki yıla göre yüzde 10 civarında azaldığı, Türkiye'nin ise 22 milyar dolarlık giriş ile 2006 yılında olduğu gibi 2007 yılında da ilk 20 ülke arasında yer almasının beklendiği belirtildi.
Son dönemdeki siyasi ve makroekonomik istikrar, reform süreci ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar sayesinde Türkiye'ye giren UDY'nin giderek arttığı kaydedilen raporda, 2006 yılında en çok UDY çeken ülkeler sıralamasında ilk defa ilk 20'ye giren Türkiye'nin, global UDY akışlarından aldığı payın da, geçmiş dönemdeki binde 2-3 seviyesinden, yüzde 1,5'e yükseldiği ifade edildi.
Buna göre, Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla UDY çeken 5. ülke oldu.
Finansal hizmetler yüzde 60 pay aldı
Rapora göre, 2007 yılında Türkiye'ye 21,9 milyar dolarlık UDY girişinin, 19 milyar dolarını net doğrudan yabancı sermaye girişleri, 2,9 milyar dolarlık kısmını ise yurt dışında yerleşik kişilerin gayrimenkul alımları oluşturdu. Toplam girişlerin 9,5 milyar dolarını kapsayan en büyük 5 UDY girişi kalemi birleşme ve satın alma işlemlerinden kaynaklandı.
Yeni (greenfield) yatırımlar ile genişleme yatırımlarının oranı ise tüm işlemlerin yüzde 10'u düzeyinde gerçekleşti.
2007 yılında finansal hizmetler yüzde 60 pay ile en fazla UDY girişinin olduğu sektör olurken, imalat sanayi yüzde 22 pay ile en fazla sermaye girişinin olduğu ikinci alan olarak ortaya çıktı.
Son 5 yıldaki girişlere toplu olarak bakıldığında ise girişlerin yüzde 80'inden fazlasının hizmetler sektöründe gerçekleştiği, yüzde 19 paya sahip imalat sanayinin alt dallarında ise kimyasallar, gıda-içecek-tütün ve metalik olmayan minerallerin başta geldiği görüldü.
En fazla yatırım Hollanda, ABD ve Yunanistan'dan
Türkiye'deki UDY stoğu 2007 yılı 3. çeyreği itibariyle 137 milyar dolara yükselirken, UDY girişlerindeki ülke dağılımında Hollanda ING Bank'ın Oyakbank'ı, Eureko'nun Garanti Sigorta'nın yüzde 80 hissesini satın almasından kaynaklanan girişlerle ilk sırayı aldı.
Rapora göre, yüzde 29,6 paya sahip olan Hollanda'yı, Citibank-Akbank anlaşmasının devam eden ödemeleri nedeniyle yüzde 21,9 ile ABD ve NBG-Finansbank anlaşmasının devam eden ödemeleri nedeniyle yüzde 11,8 ile Yunanistan takip etti.
2007 yılında Türkiye'de gerçekleşen toplam 180 kadar birleşme ve satın alma işleminin yarısında uluslararası yatırımcılar taraf olurken, anlaşmaların toplam değeri 25 milyar doları aştı ve bu tutarın 3'te ikisi uluslararası yatırımcıların taraf olduğu anlaşmalardan kaynaklandı.
Birleşme ve satınalmalarda finans sektörünün yine önemli paya sahip olduğu ve sigortacılık sektöründe çok sayıda anlaşma gerçekleştiği kaydedilen raporda, 2007 yılındaki işlemlerden UN Ro-Ro'nun KKR tarafından satın alınmasının, 1,24 milyar dolar ile özel hisse (private equity) fonlarının Türkiye'de gerçekleştirdiği en yüksek değerli işlem olduğu aktarıldı.
Raporda, UDY'lerin cari açığın finansmanındaki önemine işaret edilerek, ödemeler dengesi genel görünümüne bakıldığında, UDY girişlerinin 2006 yılında olduğu gibi 2007'de de cari açığın yaklaşık yüzde 60'ını karşıladığı vurgulandı.
Haber Yayın Tarihi: 25 Mart 2008 Salı Saat 08:49
Irak Türkiye Yardımıyla Yüzde 7 Büyüyecek
|
|
Dünya ve Türkiye Ekonomik Krizin Etkisiyle Sarsılırken IMF Survey Dergisinde Yer Alan Bir Makaleye Göre Irak 2008'de Yüzde 7 Büyüyecek ve Bu Türkiye Üzerinden Geçen Boru Hattının Yardımıyla Olacak.
|
Irak'ın 2008'de elde edeceği düşünülen yüzde 7 büyüme rakamının Türkiye'den geçen petrol nakleden kuzey boru hattı sayesinde gerçekleşeceği bildirildi.
IMF'nin Irak'taki incelemelerine dayanarak hazırlanan ve IMF Survey Magazine'de yer alan bir makalede Irak'ın ekonomik durumu ele alındı. "Irak Ekonomik Cephede İlerleme Kaydediyor" başlıklı makalede, güvenlik koşulları dolayısıyla Irak'ta kamu yatırımlarının yetersiz kaldığı belirtildi. Petrol üretimi ve genel ekonomik etkinliğin beklendiği kadar büyük gerçekleşmediği kaydedilirken "2007'nin son çeyreğinde yeniden başlayan, Türkiye'den geçen kuzey boru hattı yoluyla gerçekleşen petrol ihracatından önce petrol üretimi günlük 2 milyon varil civarında gerçekleşiyordu. Petrol üretiminin yetersizliği yüksek dünya fiyatlarınca telafi ediliyordu. Irak'ın uluslar arası rezerv pozisyonu IMF'ye olan borçlarını önceden ödemesine olanak sağlayacak şekilde genişlemeyi sürdürmektedir" denildi.
- KUZEY BORU HATTI SAYESİNDE YÜZDE 7 BÜYÜME -
Irak yönetiminin önündeki programın petrol üretimini artırmak için daha çok yatırım yapmaya, bunu da saydam bir şekilde yapmaya odaklandığı, petrol üremini artırmanın orta vadede ülkenin yeniden inşa edilmesinde kaynak temini açısından yaşamsal önem taşıdığı belirtilen makaleye şöyle devam edildi:
"Güneyde petrol üretimi ve ihracat kapasitesini artırmaya, kuzeyde ihraç boru hattını daha iyi korumaya yönelik projeler uygulanmaktadır ya da planlanmış durumdadır. Kuzeyden şu anda devam eden ihracatla birlikte petrol üretiminin, 2008'de günde 2.2 milyon varile ulaşacağı, yıllık büyüme oranının yüzde 7'ye yükselmesine yardımcı olacağı tahmin edilmektedir."
- IRAK'TA ÖZEL BANKACILIK ZAYIF VE 2008 YATIRIM YILI -
İncelemede Irak hakkında şu ekonomik saptamalar yapıldı:
-Irak bankacılık sektöründe devlet bankalarının konumu baskındır. Bankalar ticari bankacılık ve piyasa finansmanı konusunda uzmanlaşmada eksiktirler. Özel sektörde kredi kullanımı kısıtlıdır ve bankaların gelir kompozisyonu hükümet tahvili ağırlıklıdır. Sonuç olarak finansal aracılık zayıftır.
-Irak tehlikeli koşullarda yaşamayı sürdürürken IMF ekonomide son iki yılda standby anlaşması çerçevesinde olumlu gelişmeler yaşandığını bildirdi. Bu arada IMF Yönetim Kurulu, Irak için yeni bir standby anlaşmasını onayladı.
-Mart 2009'a kadar uygulanacak yeni programın temel amaçları ekonomik istikrarı korumak, petrol sektöründe daha fazla yatırım ve çıktı sağlamak, yapısal ve kurumsal altyapıda ilerlemeler gerçekleştirmek.
-Irak'ın büyük inşaat gereksinimleri ışığında hükümet 2008 için iddialı bir yatırım programı hazırlamış durumda. Daha önceki yıllarda girişilememiş bazı projelere, özellikle de altyapı inşaatları ve elektrik, su ve sağlıklı yaşam ortamı, sağlık ve eğitim koşullarının iyileştirilmesi konularında bu yıl bazı yatırımlara başlanacak. Güvenlikte iyileşme kamu yatırım programlarının uygulanmasını ve ekonominin normal fonksiyonlarına geri dönmesini sağlayacak.
-Irak'ta petrol sektörü dışındaki ekonomik etkinliklerin de artırılması gerekir. (ANKA
|
Küba, teknolojideki satış kısıtlamalarını kaldırdı
25 Mart, 2008 16:11:00 (TSİ)
|
|
Küba hükümeti, TV ve bilgisayar satışlarına beş yıl önce getirilen kısıtlamaları kaldırdı.
Ağabeyi Fidel Castro'nun yerine iktidara geçen Raul Castro, kısıtlamaları "ekonominin rahatlatılması" amacıyla kaldırdı.
Küba Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan genelgede, elektronik eşyaların satışının serbest bırakıldığı belirtildi.
Castro, başta TV ve bilgisayar olmak üzere elektronik eşya satışlarına "enerji sıkıntısı" gerekçesiyle 2003'te kısıtlama getirmişti.
Türkiye 2008'de yüzde 4 - 4,5 büyür
26.03.2008 - 15:56
Deloitte'e göre 2008'de Türk ekonomisi büyüyecek, işsizlikte ise artış sürecek
İSTANBUL - Deloitte, 2008 sonu itibarıyla Türkiye'de yüzde 4-4,5 büyüme bekliyor. Firma enflasyonda ise gerçekleşecek düşüşe rağmen hedefin tutturulamayacağını öngörüyor.
Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı ve kurumsal finansman hizmetleri alanında faaliyet gösteren Deloitte Türkiye, "Ekonomik Görünüm 2008-Mart" raporunu "Yeni Dünya, Yeni Riskler" başlığıyla yayınladı.
Deloitte Türkiye'nin Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer'in hazırladığı çalışmada, dünya ekonomisinde ABD'deki tutsat (mortgage) krizinden kaynaklanan belirsizliklerin Türkiye'yi nasıl etkileyeceği değerlendirildi. Raporda, 2008 yılında Türkiye'nin ekonomik performansının düşebileceği tahmininde bulunulurken, ekonomiye yeni bir ivme kazandırılması gereği üzerinde duruldu.
Raporda, yeni ivmeyi yakalamanın yolunun, sosyal güvenlik, vergi ve adalet gibi temel yapısal reformları hızla devreye sokmaktan ve IMF ile ilişkileri istikrara kavuşturmaktan geçtiği ifade edilirken, bu nedenle IMF ile sürdürülen 7. gözden geçirme çalışmalarının bir an önce tamamlanmasının önem kazandığının altı çizildi.
15 Şubat 2008'e kadar olan veriler dikkate alınarak düzenlenen raporda, 2008 sonu itibarıyla Türkiye'nin büyümesinin yüzde 4-4,5 olacağı tahmin edilirken, enflasyon oranının ise 2007'ye göre düşeceği, ancak hedeflenen yüzde 4'ün yine oldukça üzerinde olacağı öngörülüyor.
Raporda, Nisan 2006'dan beri azalma eğilimi gösteren işsizlik oranının yeniden yükselmeye başladığı ve Kasım ayı verilerine göre yüzde 10,1 olarak gerçekleştiği belirtilirken, işsizlik oranındaki hafif yükselme eğiliminin 2008 yılında süreceği tahmin ediliyor.
En kritik konu 'dış finansman'
Raporda, 2008'in en kritik konusunun dış finansman olacağı vurgulandı.
2008 yılında Türkiye ekonomisinin yaklaşık 35 milyar doları enerji faturası olmak üzere toplam 46-47 milyar dolar civarında cari açık vermesi öngörülürken, bunun da ciddi bir dış finansman sorununu ortaya çıkardığının altı çizildi.
İthalatın ihracattan daha hızlı artmaya devam etmesi ve küresel ekonomik koşulların yol açtığı likidite darlığının, 2008'de Türkiye'yi zorlayabilecek iki önemli sorun olarak ön plana çıkacağı belirtilirken, Deloitte Türkiye'nin çalışmasına göre, bu yıl sonuna kadar ülkeye 13 milyar dolar civarında doğrudan yabancı sermaye girişi beklendiği, YTL'nin değerlenme sürecinde ise yolun sonuna gelindiği, bu yıl bir miktar değer azalması yaşanabileceği kaydedildi.
Deloitte Türkiye Stratejik Planlama, İş Geliştirme ve Pazarlama Ortağı M. Sait Gözüm, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, ABD ekonomisinden kaynaklanan belirsizliklerin küresel ekonomiyi zorladığını, ancak ABD Yönetimi ve Merkez Bankasının aktif ve hızlı müdahalelerinin belirsizliklerin bir küresel krize dönüşmesi ihtimalini azaltığını kaydetti.
Bu belirsizlik ortamda performansı düşen Türkiye'nin hızla kırılganlıklarını azaltması gerektiğinin altını çizen Gözüm, bunun için öncelikle istikrar korunurken, yapısal reformların hızla devreye sokulması gerektiğini vurguladı
Bankacılıkta rekabet giderek artacak
26.03.2008 - 15:54
Akbank Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer, beş yıl içinde konsolidasyon dönemi bekliyor
İSTANBUL - Hükümetin bugüne kadar olan icraatlarını başarılı bulan Akbank Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer, bankacılık sektöründe rekabetin artmasını bekliyor. Dinçer ayrıca, ellerindeki vadesi dolacak tahvillerden gelecek 2 milyar doların, kendilerine rekabet avantajı sağlayacağı görüşünde.
Dinçer, Wall Street Journal'a verdiği röportajda, Türk bankaları ve Türk finansal sisteminin genelde subprime riskler taşıyan yatırımların etkilerine maruz olmadığını belirterek, ancak bu durumun ekonominin zarar görmeyeceği anlamına gelmediğinin altını çizdi.
Küresel bir çalkantı yaşanırsa, Türkiye'nin de bundan etkileneceğini ifade eden Dinçer, doğrudan yabancı yatırımların azalabileceğini ve finansmanın zorlaşacağını kaydetti.
Türkiye ekonomisinin 2001 krizinden beri her yıl ortalama yüzde 7,5 oranında büyüdüğünü hatırlatan Dinçer, küresel perspektifte, Türkiye'nin stratejik önemini sürdürdüğünü, bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon ve lojistik gibi bazı sektörler için cazip olmaya devam edeceğini aktardı.
Dinçer, "Avrupa ve ABD tedbirli olmak gereğini hissedebilirler; ancak Türkiye ile yakından ilgilenen Körfez ülkelerinde ve Asya'da çok miktarda likidite var. Esas zorluk, daha çok istihdam yaratacak sıfırdan yeni yatırımları çekmekte" şeklinde konuştu.
Hükümetin mali disiplinden ödün vermemesinin büyük önem taşıdığını, bu küresel dalgalanmanın en az zararla atlatılması için herkesin görevini layıkıyla yapması gerektiğinin altını çizen Dinçer, "Sizce Hükümet bu zorluğun üstesinden gelecek güçte mi" şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Hükümet bugüne kadar başarılıydı. Ancak bazı reformlar, özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliğine uyumunu sağlayacak olanlar çok daha hızlı ve önce yapılmalıydı. Geçen yılın Temmuz ayında yapılan seçimlerden sonraki beklenti buydu. Bana sorarsanız öncelikle yapılması gerekenler şunlar: İlk olarak kayıt dışı ekonomi sorununu çözmemiz lazım. Bu, yabancı yatırımcılar için olduğu kadar yerli yatırımcılar için de gereken daha iyi iş ortamını sağlayacaktır. İkinci olarak; sosyal güvenlik reformu derhal yapılmalı, emeklilik sistemi daha sağlam bir zemine oturtulmalıdır. Son olarak da, eğitim sisteminde yapılacak reformların gerekliliğine inanıyorum. Genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Düzgün bir eğitim sistemi ile insan sermayemizi yalnızca kendi ülkemiz için değil Avrupa için de kullanabiliriz. Bu bir kazan-kazan vakası. Hem Türkiye, hem de Avrupa için iyi."
4-5 ay içinde 2 milyar dolar 'likit'
Suzan Sabancı Dinçer, Akbank'ın uluslararası gelişmelere verdiği tepkiye ilişkin bir soru üzerine ise, bilançolarının, çok likit olduklarını gösterdiğini, dış kaynaklı borçların yükümlülüklerinin yalnızca yüzde 20'sini oluşturduğunu bildirdi.
Aktiflerinin takriben yüzde 60'ının mevduatlarıyla, yüzde 15'inin ise sermayeleriyle karşılandığını belirten Dinçer, "Önümüzdeki 4-5 ay içinde vadesi dolacak olan devlet tahvillerinden elimize 2 milyar dolar geçecek. Bu durum bize büyük bir destek ve rekabet üstünlüğü sağlıyor. Yani işin püf noktası yüksek likidite" dedi.
Bu durumun kendilerine çok seçici olma imkanı verdiğini, Türkiye ekonomisinde hala yüksek büyüme gösteren sektörler olduğunu ifade eden Dinçer, "Dolayısıyla elimizdeki likidite ile doğru müşterileri yakalayabiliriz. Kredi müşterileri portföyümüzü de genişletecek ve KOBİ'lere kredi vereceğiz. Bu pazar hızla büyümekte ve de karlılık oranı yüksek. Türk Lirası ile çalışacağımız için burada sorunlarla karşılaşacağımızı da düşünmüyoruz" şeklinde konuştu.
Yabancı şirketlerin Türkiye'de şirket veya hisse almaya ilgi duyup duymadıklarına ilişkin bir soru üzerine Dinçer, yabancı bankaların Türkiye'ye gelmekle doğru karar verdiklerini söyledi.
Türk bankacılık ortamında yaşanan rekabetin giderek artacağını, bu yıl olmasa bile, önümüzdeki beş yıl içinde bir konsolidasyon dönemi yaşanacağını dile getiren Dinçer, 2001 yılında Türkiye'de 81 banka bulunduğunu, şimdi ise 46 banka olduğunu, bunlardan sekizinin tüm mevcut varlıkların yüzde 80'ini kontrol ettiğini belirtti.
Citi ile ortaklık 'faydalı'
Suzan Sabancı Dinçer, "Akbank her zaman organik olarak büyümeyi yeğlemiş olmakla birlikte, önümüze uygun bir fırsat çıkarsa satın alma yoluyla kitlesel perakende portföyümüzü ve tüketici portföyümüzü genişletmeyi de neden düşünmeyelim" dedi.
Dinçer, Citigoup'a ilişkin bir soruyu da şöyle yanıtladı:
"Citi namına konuşamam. Ancak görülen odur ki, perakende pazarda küçük bir pazar payıyla var olmaktansa, ürüne ve bölgeye bağlı olarak yüzde 15'e kadar yükselen bir pazar payına sahip bir bankanın hissedarı olmayı yeğlediler. Citigroup'un Üst Yöneticisi (CEO) Vikram Pandit geçen ay buradaydı. Akbank'ı bankasının ana stratejik işi olarak tanımladı. Ortaklığımız kurulduğundan beri geçen bir yıllık sürede birçok ortak menfaatimiz olduğunu gördük. Amerika'daki subprime mortgage pazarında yaşanan olumsuzluklar, Citi'nin uluslararası tüketici bankacılığında olağanüstü başarılı olduğu ve bu uzmanlıktan birlikte yararlanmakta olduğumuz gerçeğini örtmemeli. Kredi portföyleri Türkiye'de hızlı büyümekte. Ama büyümenin yeni riskler getirmemesi çok önemli. Citi'nin kredi işlem sistemindeki deneyimi bizim için çok faydalı oldu. Bu arada, birbirimizin ürünlerini Türkiye'de ve yurt dışında pazarlayabiliyor, Türk fonlarından ve Türkiye'deki gayrimenkullerden, uluslararası pazarda giderek daha çok ilgi çeken yeni ürünler geliştiriyoruz."
Petrol fiyatları 107 doları geçti
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bir petrol boru hattının bombalanması ve ABD'de yakıt stoklarının düşük olması nedeniyle petrolün varil fiyatı bugün 107 doların üzerine çıktı.
ABD hafif ham petrolünün varil fiyatı Mayıs teslimi öğle saatlerinde 1,11 dolar artarak, 107,01 dolara yükseldi.
Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı ise 87 sent yükselişle 104,86 dolara çıktı.
Irak Petrol Bakanı Hüseyin El Şehristani, Basra kentinde güvenlik güçleri ile Şii milisler arasında devam eden çatışmaların petrol ihracatını etkilemeyeceğini söyledi.
Ancak adının açıklanmasını istemeyen başka bir yetkili, petrol boru hattının bombalanmasının ham petrol satışını etkileyebileceğini belirtti.
Basra'da Rumalia Güney ve Kuzey petrol sahalarında günde 1,3 milyon varil petrol üretiliyor.
|
27.03.2008
|
AMB Başkanı Trichet'ten enflasyon itirafı
Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Jean-Claude Trichet, Avro Bölgesi'nde enflasyonun bu yılın büyük bölümünde AMB'nin orta vadeli yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde seyredeceğini söyledi.
Avrupa Parlamentosu' (AP) Ekonomik ve Parasal İşler Komisyonu'nda konuşan Trichet, ekonomik büyüme görünümünde belirsizliklerin oldukça yüksek olduğunu belirterek küresel piyasalarındaki krizin beklenenden çok daha olumsuz etki doğurabileceği uyarısında bulundu.
Trichet, emtia fiyatlarındaki yükselişin sürmesini, uluslararası ticarette korumacılığın artmasını ve küresel dengesizliklerin istikrarsızlığı artıracak gelişmeleri tetiklemesini önümüzdeki dönemde muhtemel riskler arasında saydı.
''Para politikasındaki mevcut duruşlarının fiyat istikrarına katkı yaptığını'' anlatan Trichet, ''2008 yılının büyük bölümünde enflasyon yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde seyredecek'' dedi.
Trichet, AMB'nin fiyat istikrarını korumaya ve enflasyonun orta vadedeki etkilerini önlemeye kararlı olduğunu ifade etti.
Piyasa gözlemcileri, avronun dolar karşısındaki rekor yükselişi ve ekonomideki yavaşlama nedeniyle AMB'nin bu yıl ortalarında ABD örneğini izleyerek faiz indirimine gitmesini bekliyor.
|
26.03.2008
|
Akaryakıt sektöründe yoğun denetim
Akaryakıt sektöründe başlatılan fiili envanter çalışmasının boyutları büyüyor.
Tüpraş ve Petkim de envanter çalışmasına dahil edilirken, mal hareketlerinin ardından sektördeki para hareketlerinin de mercek altına alınması kararlaştırıldı.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Maliye Bakanlığının Gümrük Müsteşarlığı ve diğer ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak dün başlattığı fiili envanter çalışmasında, halen 23 ilde faaliyet gösteren 100'e yakın akaryakıt şirketinin depolarında sayım yapılıyor.
Gelirler Kontrolörlerinin koordinasyonunda yaklaşık 750 denetim elemanının iştirak ettiği bu çalışmada, fiili envanter tespitinin yanı sıra depolama bölgesinde depolama lisansında yer alanlar dışında akaryakıt tankı bulunup bulunmadığı, depolarda ayrı bölme ve depolar arasında kaçak akaryakıt ikmaline işaret edecek tesisat ve vana gibi ekipman olup olmadığı da araştırılıyor.
İncelemeler sırasında depolama tesislerindeki her tanktan daha sonra ilgili kurumlarca analiz yapılmak üzere numune de alınıyor.
Denetim elemanları, bugün de Tüpraş'a bağlı rafinerilerinde fiili envanter çalışması başlattı.
Aynı şekilde petro kimya tesisi olmasına karşın fiili envanterin Petkim'de de yapılması kararlaştırıldı. Ambarlı'daki Depolama Hizmetleri Limited Şirketi de envanter çalışması kapsamına alındı.
Yetkililer, akaryakıt sektöründeki fiili envanter çalışması sırasında, dağıtım şirketlerinin depo olarak kullandıkları gemilerde de araştırma yapılacağını bildirdi.
|
27.03.2008
|
"Mazot ve gübre desteği ödemeleri başladı"
28.03.2008 - 17:39
Tarım ve Köyişleri Bakanı Eker, 845 milyon YTL'lik destek ödemelerinin bugün başladığını belirtti
KAYSERİ - Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, 845 milyon YTL'lik mazot ve gübre desteği ödemelerinin bugün başladığını bildirerek, 2008 yılında mart ayı sonu itibariyle çiftçiye ödenen paranın 2,3 milyar YTL'ye ulaşacağını söyledi.
Bakan Eker, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici'yi ziyaretinde açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Mazot ve gübre desteği ödemelerinin, tatil olmasına rağmen bankalarda yarın da devam edeceğini belirten Bakan Eker, şu bilgileri verdi:
"Mazot ve gübre desteği ödemeleri bugün başladı. Çiftçilerimize bugün 845 milyon YTL ödenmeye başlandı. Kayseri de 17,8 milyon YTL destek ödemesi alacak. Bu ödemeyle birlikte, 2008 yılında mart ayı sonu itibariyle çiftçimize ödediğimiz para 2,3 milyar YTL'ye ulaşacak. Bu para 3 ay içinde çiftçimize destek olarak ödediğimiz paradır. Nisan ayında da, 2007 yılına ait Doğrudan Gelir Desteği'nin ilk taksit ödemeleri yapılacak. Mayıs ayında yağlı tohum primleri ödenecek. Ağustos itibariyle de toplam desteklerimizin yaklaşık 5 milyar YTL'si ödenmiş olacak."
Geçen yıl dünyada yaşanan kuraklık probleminin Türkiye'de de tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini ifade eden Eker, bundan sonraki süreçte daha verimli tarımsal üretim gerçekleştirecek projeleri hayata geçireceklerini kaydetti.
Gazetecilerin, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davada, görevlendirilen raportörün, iddianameyle ilgili ön incelemesini tamamladığını hatırlatıp buna ilişkin görüşlerini sorması üzerine Bakan Eker, "bu konuda hükümet ve partimizin sözcüleri gerekin söyler, biz yolumuza devam ediyoruz. Türkiye'ye hizmet yolunda milletin bize verdiği emaneti sıkı sıkıya tutarak, hizmete devam edeceğiz. Bizim için durmak yok, yola devam" diye konuştu.
Buğday stokları
'Buğday stoklarında bir sıkıntı olup olmadığının' sorulmaması üzerine, Türkiye'de 17,5 milyon ton buğday üretimi olduğunu, yem dahil toplam buğday ihtiyacının 18 milyon ton olduğunu bildiren Eker, bu konuda bir sıkıntı olmadığını kaydetti.
Eksik olan kısmın ise ithalat yolu ile karşılandığını, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin bu konuda gerekli bağlantıları yaptığını belirten Eker, ekmek fiyatlarına yapılan zamda da buğday fiyatlarının bahane edilemeyeceğini, buğdayın ekmek maliyetine ancak 1/5 etkisi olduğunu vurguladı. Dünyada buğday fiyatları 2,5 kat artarken Türkiye'de yüzde 40 artış olduğunu hatırlatan Eker, bu nedenle Türkiye'de buğday konusunda ciddi sıkıntı bulunmadığını söyledi.
Canlı hayvan kaçakçılığı konusunda da yeni önlemler alınacağını belirten Eker, bundan sonra yakalanan kaçak hayvanların itlaf edileceğini, bundan başka çare kalmadığını ifade etti.
Hemen hemen her hafta sonunda bir ilde tarım ve hayvancılığın sorunlarını tespit edip çözüm üretebilmek amacıyla toplantılar yaptıklarını bildiren Eker, sanayi ve ticaret şehri olmasının yanı sıra önemli bir tarım ve hayvancılık merkezi olan Kayseri'de de bu amaçla toplantılar yapacaklarını sözlerine ekledi.
Aydın Doğan vergi rekortmeni
İş adamı Aydın Doğan, 2007 yılında İstanbul gelir vergisi rekortmeni oldu.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının açıkladığı 2007 vergilendirme dönemi gelir vergisi rekortmenleri listesine göre, Aydın Doğan, 10 milyon 454 bin 56 YTL tahakkuk eden vergi ile ilk sırada yer aldı.
Hüsnü Özyeğin 10 milyon 67 bin 363 YTL ile ikinci, Koç Topluluğunun kurucusu Vehbi Koç'un kızı Semahat Sevim Arsel 7 milyon 235 bin 311 YTL ile üçüncü sırada yer aldı. Arsel, 2006 yılında da üçüncü sırada yer almıştı.
Listenin dördüncü sırasında 6 milyon 816 bin 846 YTL ile İsmail Tarman yer alırken 5 ve 6'ncı sırada yer alan mükellefler isimlerinin açıklanmasını istemedi.
Sıralamaya posta ile gönderilip henüz vergi dairelerine ulaşmamış beyannamelerin dahil olmadığı bildirildi.
|
28.03.2008
|
TEKEL'in satışına onay
Rekabet Kurulu, TEKEL Sigara'nın British American Tobacco'ya (BAT) satışına izin verdi.
Kurul'un konuya ilişkin kararı, Rekabet Kurumu'nun internet sayfasında yayınlandı.
Tekel Sigara'nın özelleştirilmesi ihalesinde en yüksek teklifi, 1 milyar 720 milyon dolar ile BAT Tütün Mamulleri Sanayi ve Ticaret A.Ş vermişti.
|
28.03.2008
|
Bakan Şimşek: "Türkiye'de fakirleşme söz konusu değil"
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin fakirleşmesinin söz konusu olmadığını belirterek, "Türkiye'nin dinamikleri değişti, bu değişime her zaman ayak uydurmak kolay olmuyor" dedi.
Şimşek, yaptığı açıklamada, kendilerinin hiçbir zaman ülkenin güllük gülistanlık olduğunu söylemediklerini ifade ederek, "Ülkenin kazanımları var, ülkenin hedefleri var, ülkenin karşı karşıya olduğu, çözmesi gereken yapısal sorunları var. İkincisi biz fakirleşmedik. Satılan araç sayısı 180 binden 600 bine, 700 bine çıktıysa, beyaz eşya satışı, konut sayısı ortada. Sadece TOKİ 300 bin civarında yeni ev yapmış, teslim etmiş. İnşaat sektörü 200 sektörle girdi-çıktı ilişkisine sahip. İnşaat sektörü yukarı çıktı. Bundan demiri etkilenmiştir, camı, boyası etkilenmiştir. Türkiye'de fakirleşme diye birşey söz konusu değil. Bizim insanımıza sorduğunuzda tabii ki her zaman daha güzelini ister, bu normaldir. Küçük ve orta ölçekli esnafta birtakım sıkıntılar var, çünkü Türkiye'nin dinamikleri değişti. Bu değişime her zaman ayak uydurmak kolay değil. Bu değişimi yönetmek için elimizden ne geliyorsa yapacağız, ama şunu unutmamak lazım. Eskiden olduğu gibi yüksek karlar dönemi geride kaldı, dünya dinamikleri değişti. Bazı pazarlarımıza başkaları giriyor, o zaman kendimizi yenilememiz lazım. Değişime ayak uydurmamız lazım. Ben basit ekstrem uçlar arası şeylere inanmıyorum. Ortanın üstünde bir yerdeyiz. Türkiye'nin genelinde iyileşme var. Biz iddialı bir ülkeyiz, daha iyisini istiyoruz" diye konuştu.
Gelir dağılımında hiçbir ülkede tam dengenin sağlanamadığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
"Gini katsayısı diye bir katsayı var. O katsayı gelir dengesizliğini gösteren bir sayı. Bu sayı sıfırsa gelir tam eşit dağıtılıyor. Bir ise geliri bir kişi alıyor. Biz iktidara geldiğimizde bu oran yüzde 43'lerdeydi, şimdi yüzde 38'lere indi. Gelir dağılımı iyileşti. En düşük memura en yüksek, en yüksek memura en düşük maaş artışı veriyoruz. Asgari ücreti daha fazla artırdık, rakamlar ortada. Sihirli bir değneğimiz yok. Gelir dağılımı mükemmel mi değil, hiçbir ülkede mükemmel değil. Amerika'da bizden daha bozuk. Türkiye'de iyi şeyler oluyor. Türkiye, Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar mesafe kat etti. Birçok konuda da yeni açılımlar var."
|
29.03.2008
|
Avrupa'ya 12.6 milyar euroluk 'tekstil ve konfeksiyon'
30.03.2008 - 12:59
Türkiye, AB'nin tekstil ve konfeksiyon ithalatı yaptığı tedarikçi ülkeler arasında Çin'in ardından ikinci sırada yer alıyor
İSTANBUL - AB ülkelerinin Türkiye'den yaptığı tekstil ve konfeksiyon ithalatı, 2007 yılında bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 6,5 artarak 12,6 milyar euroya, miktar bazında ise yüzde 3,6 artarak 1,3 milyon tona yükseldi.
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliğinden (İHKİB) yapılan açıklamada, AB resmi istatistik kurumu Eurostat istatistiklerine yer verildi. Açıklamaya göre, AB ülkelerinin üçüncü ülkelerden gerçekleştirdiği tekstil ve konfeksiyon ithalatı, 2007 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 4,3 artarak 78,6 milyar euroya, miktar bazında ise yüzde 7,2 artarak 10,1 milyon tona ulaştı.
AB ülkelerinin Türkiye'den yaptığı tekstil ve konfeksiyon ithalatı, 2007 yılında bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 6,5 artarak 12,6 milyar euroya, miktar bazında ise yüzde 3,6 artarak 1,3 milyon tona yükseldi. Çin, 2007'de AB'deki pazar payını yüzde 34,6'e ulaştırırken, Türkiye ise, 2006 yılında yüzde 15,8 olan pazar payını 2007'de yüzde 16,1 seviyesine taşıdı.
Avrupa Birliği ülkelerinin üçüncü ülkelerden yaptığı 78,6 milyar euroluk tekstil ve konfeksiyon ithalatının 57,8 milyar eurosunu hazır giyim ve konfeksiyon ithalatı oluşturdu. Bu ülkelerin hazır giyim ve konfeksiyon ithalatı yüzde 4,2 oranında arttı.
Türk hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, 2007 yılında bu ülkelere yaptığı ihracatı bir önceki yıla göre değer olarak yüzde 7,7 arttırarak 8,8 milyar euro ihracat rakamına ulaşırken, sektör, ihracatını miktar olarak ise yüzde 2,8 artırarak 0,467 milyon ton değerlerine taşıdı.
Avrupa Topluluğu ülkelerinin, 2007 yılında gerçekleştirdiği tekstil ve konfeksiyon ithalatında, ortalama birim fiyatında bir önceki yıla göre yüzde 2,6 gerileme görülürken, Türkiye'den yapılan ithalatta, ortalama birim fiyat yüzde 2,8 artış
|
IMF ile yeni anlaşma şekillendirilecek
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek başkanlığındaki ekonomi heyetinin, 10 Nisan'da, Uluslararası Para Fonu (IMF)-Dünya Bankası Bahar Dönemi toplantılarına katılmak üzere Washington'a gitmesi bekleniyor.
12-13 Nisan tarihlerinde Washington'da yapılacak olan IMF-Dünya Bankası toplantılarına katılacak heyette, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı'nın da yer alması bekleniyor.
Şimşek, Washington'da, Uluslararası Para ve Maliye Komitesi ile Kalkınma Komitesi toplantılarına katılarak, burada, IMF-Dünya Bankası yetkilileriyle, bazı bakanlarla görüşmelerde bulunacak.
Devlet Bakanı Şimşek'in, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn ve Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick ile de görüşmesi bekleniyor.
Mehmet Şimşek'in, Washington'daki görüşmeleri sırasında, Türkiye'nin, Mayıs ayında sona erecek olan mevcut stand-by anlaşmasının ardından yapacağı yeni anlaşmanın da ele alınacağı ve şekillendirileceği belirtiliyor.
Öte yandan, Türkiye'nin, 10 Mayıs'ta sona erecek olan 19. Stand-by anlaşmasını tamamlamasının ardından IMF ile yapacağı yeni anlaşma seçeneklerinden ilkini ''program sonrası takip mekanizması'', ikincisini ise mali fon içermeyen ''ihtiyati stand-by programı'' oluşturuyor.
Bu arada, Washington'daki toplantılarda Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ülkelerin kota artışı konusu ve IMF reformları ele alınacak.
Milli gelirdeki artış çerçevesinde, Türkiye'nin kotasının da önemli ölçüde artırılması bekleniyor.
|
|
30.03.2008
|
RÜZGAR 9 BİN YILDIR BOŞA AKIYORDU ŞİMDİ DARPHANE GİBİ PARA BASACAĞIZ
|
|
|
|
Yenilenebilir Enerji Yasası'nın ardından rüzgâr, su, güneş ve jeotermalden elektrik üretmek için yatırımlar her geçen gün artıyor. Hatay'da Aksa Enerji tarafından kurulan 15 türbinli rüzgâr enerji santrali dün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler tarafından hizmete açıldı.
Bakan Güler, bu gibi yatırımların artmasıyla enerjide dışa bağımlılığın azalacağını söyledi. Antakya'nın 9 bin yıllık geçmişi bulunduğunu ve bu zaman içinde hiçbir dönemde rüzgâr enerjisinden faydalanılmasının düşünülmediğini vurgulayan Güler, "Bakanlık dönemimin en mutlu günlerinden birini yaşıyorum. Rüzgâr Enerjisi Santrali döndükçe darphane gibi para basacak. Su akarken, rüzgâr eserken ve güneş açarken enerji toplayarak dışa bağımlılığı tamamen bitirmeyi hedefliyoruz." dedi. Yenilenebilir Enerji Yasası'nı çıkarmak için 3 yıl harcadıklarını ifade eden Güler, toplam 17 megavat olan rüzgâr enerjisini hükümetleri döneminde 450 megavata çıkardıklarını, 5 yıl sonra 5 bin megavata çıkaracaklarını kaydetti. Yabancı yatırımcıları Antakya'da rüzgâr türbini yapmaya davet eden Güler, "Burada 20 milyon dolarlık piyasa var" şeklinde konuştu.
Suriye ile Asi Nehri'nde yapılması düşünülen 'Dostluk Barajı' konusunda da önemli gelişmelerin yaşandığına dikkati çeken Güler, sulama ve enerji konusundaki sorunların biteceğini açıkladı. Hatay Valisi Ahmet Kayhan, iki yıl kadar önce rüzgâr enerji santralinin kurulduğu bölgede köylüleri zor ikna ettiklerini ifade etti. Köylülerle, bilgi eksikliğinden kaynaklanan sorunlar yaşadıklarını anlatan Kayhan, "Rüzgâr enerjisinin canlıya ve bitkilere zarar vereceğini düşünüyorlardı. Yapılan toplantılarla bunları ikna ettik. Rüzgâr enerjisinin tarıma ve insana hiçbir zararının olmadığı kanıtlandı" dedi.
Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş da, Türkiye'de toplam rüzgâra dayalı kurulu gücün 424 megavat olduğunu söyledi. Köktaş, söz konusu kurulu gücün 10 yıl öncesine göre 42, son 3 yılda ise 21 katın üzerinde arttığını belirterek şu bilgileri verdi: "Sadece bu santrallerin kurulması için yapılan yatırımların ekonomik büyüklüğü 500 milyon yeni liradır. Ayrıca, bu kapsamda bugüne kadar 2 bin 86 megavatlık 57 rüzgâr projesi lisansı verilmiş olup ilaveten bin 318 megavatlık 36 proje için uygun bulma kararı alınmıştır."
Aksa Enerji Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kazancı ise, Sebenoba-Gözene Rüzgâr Enerji Santrali'nin 60 milyon Euro'ya mal olduğunu ve 2 yılda tamamlandığını söyledi. Kazan, bölgeye yatırımların süreceğini, yaptıkları rüzgar enerji santrali sayesinde yılda 65 bin ton karbon emisyonunun azaltımını sağlayan yeşil sertifikaya sahip olduklarını da bildirdi.
06 Nisan 2008 Pazar 12:12:03
CEVHER İHRACATINDA YÜZDE 447'LİK ARTIŞ
|
Türkiye'nin değerli taş ihracatında patlama yaşanıyor. Yılın ilk iki ayında "İnciler, kıymetli taşlar ve metal paralar" ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 447 artarak 2 milyar dolara yaklaştı. İki aylık ihracat, neredeyse geçen yılın tümündeki tutarı yakaladı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Ocak-Şubat döneminde "İnciler, kıymetli taşlar ve metal paralar"da ihracat tutarı 1 milyar 996.6 milyon dolara ulaştı. Söz konusu fasılda ihracat tutarı geçen yılın aynı döneminde 365 milyon, tümünde de 2 milyar 623.8 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. İnciler, kıymetli taşlar ve metal paralar ihracatının geçen yılın ilk iki ayında toplam ihracatta yüzde 0.3 olan payı, bu yıl yüzde 9.2'ye ulaştı. Söz konusu fasılda geçen yıla göre yaşanan yüzde 447 oranındaki rekor ihracat artışı dikkati çekti. İnciler, kıymetli taşlar ve metal paralar ihracatı 2003 yılının tümünde yüzde 26.4 artışla 810.3 milyon, 2004'te yüzde 31.3 artışla 1 milyar 63.9 milyon dolar ve 2005'te yüzde 24.6 artışla 1 milyar 325.7 milyon dolar olmuştu. 2006 yılında yüzde 37.6 artarak 1 milyar 824 milyon dolara yükselen mücevher ihracatı, 2007 yılında da yüzde 43.8 artarak 2 milyar 623.7 milyon dolara ulaştı. Söz konusu fasılda 2007'nin Ocak-Şubat döneminde 365 milyon dolar olan ihracat tutarı önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 53.2 artmıştı. Bu yılın aynı döneminde ise beş kata yakın artış gösteren ihracatın geçen yılın tümündeki tutara yaklaştığı gözlendi.
İHRACAT ARTIŞI SEKTÖRÜ YÜKSELTİYOR
Türkiye'de değerli metallerden yapılan ziynet eşyalarının ihracatı son 10 yılda önemli ölçüde arttı. İmalat sanayii alt sektörleri arasında en büyüklerinden biri haline gelen değerli maden ve mücevherat sektörü, yaklaşık 250 bin kişiye istihdam olanağı sağlıyor. Özellikle altın ve mücevherat, Türkiye ihracatı içinde yeni bir kalem olmakla birlikte gösterdiği yüksek performansla ihracat değeri yüksek bir fasıl haline geldi.
06 Nisan 2008 Pazar 12:12:03
BOR İHRACATI YÜZDE 25.4 ARTTI
|
Dünyanın en büyük bor potansiyeline sahip olan Türkiye'nin bor ihracatı artıyor.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bor türevleri ihracatı, 2008 yılı Mart sonu itibatiyle, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 25,4 artarak 104,5 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü Orhan Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu seyrin devamı halinde 2008 yılı toplam bor ihracatının 500 milyon doları bulacağını söyledi.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün geçen yılın üç ayındaki bor türevleri ihracatı 83,6 milyon dolar, toplam ihracatı ise yaklaşık 405 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmişti.
Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye'nin toplam bor türevleri ihracatının ise yıllık 600 milyon dolar olarak gerçekleşmesi hedefleniyor.
07 Nisan 2008 Pazartesi 07:03:00
RUSYA'NIN ENERJİ ATAĞINDA TÜRKİYE KİLİT ÜLKE OLDU
|
Rusya'nın Nabucco'ya alternatif olarak geliştirdiği Güney Akım doğalgaz boru hattına Türkiye'nin de dahil edilmesi gündemde. Güzergâh üzerindeki çalışmalar, projede Türkiye ya da Ukrayna'nın bulunmasını zorunlu kılıyor. Moskova'nın ise sorun yaşadığı Ukrayna'dan ziyade Ankara'yı tercih edeceği ifade ediliyor.
Rusya'nın Türkiye ve Ukrayna'yı by-pass ederek hazırladığı Güney Akım doğalgaz boru hattının güzergâhı üzerine yapılan ilk etütler, süreci yeni bir boyuta taşıdı. Türkiye'den AB ülkelerine doğalgaz aktarmayı amaçlayan Nabucco'ya alternatif olarak Rusya ve İtalya tarafından geliştirilen hattın Türkiye dahil edilmeden gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı ifade ediliyor. Proje aşamasındaki hat Rusya-Beregova'dan başlayıp Bulgaristan'ın Varna şehrine ulaşıyor. Karadeniz'in tabanından geçecek boru hattı direkt döşenmesi durumunda Ukrayna'nın ekonomik sahasına giriyor. Karşı güzergah ise Türkiye'nin ekonomik sahası. Sorunu aşmak için hattın Türkiye-Ukrayna ekonomik bölge sınırlarından geçerek Bulgaristan ekonomik bölgesine ulaşması üzerinde duruluyor. Projenin gelişme aşamasında olduğunun altını çizen uzmanlar ise Rusya'nın geçen senelerde gazını kestiği Ukrayna'dan ziyade Türkiye ile ortak çalışmak isteyeceğine dikkat çekiyor.
Bilindiği gibi Rus şirketi Gazprom ile İtalyan Eni şirketi, Kasım 2007'de Moskova'da Güney Akım doğalgaz boru hattı anlaşmasını imzaladı. İki şirketin yüzde 50-50 ortak olduğu projenin toplam maliyeti 10 milyar dolar olup uzunluğu 900 kilometreyi bulacak. Rusya'dan başlayıp Karadeniz'in altına döşenecek boru hattı Bulgaristan'a ulaşacak. Proje tamamlandığında yıllık 30 milyar metreküp gaz taşıyacak ve bu gaz Kuzey-Güney Avrupa'nın ihtiyacı için kullanılacak. Resmî açıklamalarda Avrupa'nın lgaz ihtiyacını karşılamak için geliştirilen projenin perde arkasında, Türkiye'nin Nabucco boru hattıyla İran ve Azerbaycan gazını Avrupa'ya taşıma projelerini geliştirmesinin yattığı belirtiliyor.
Karadeniz'de münhasır ekonomik bölge kullanımı, Türkiye ile dönemin Demirperde ülkesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) arasında Haziran 1978'de imzalanan bir anlaşmaya dayanıyor. Söz konusu 'Karadeniz'de Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma'ya, Aralık 1986'da 'Karadeniz'de Kıta Sahanlığı Olarak Belirlenen Sınırın Ekonomik Bölgelerin de Sınırını Teşkil Etmesi Hakkında Teati Edilen Mektupların Onayına Dair Karar' eklendi. Ancak, 1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Karadeniz'e komşu ülkeler arasına Ukrayna ve Gürcistan da eklendi. Dolayısıyla Karadeniz'in ekonomik sahası değişti. Karadeniz'i çevreleyen ülkeler olarak Türkiye, Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan olarak gerek ekonomik gerekse karasuları sınırları yeniden belirlendi.
Avrupa'nın en büyük gaz tedarikçisi pozisyonundan taviz vermek istemeyen Rusya, Güney Akım'ı güçlendirmek ve hattı devreye alma konusundaki kararlılığını göstermek amacıyla son olarak Macaristan'ı da projeye dahil etti. Projeye göre Rus gazı Karadeniz'in altından Bulgaristan'a, oradan da Yunanistan üzerinden Sırbistan'a taşınacak ve Avrupa'ya açılacak. Ancak uzmanlar, bugüne kadar gündeme gelmeyen Karadeniz'in ekonomik bölge sınırları ve kullanımı nedeniyle Güney Akım güzergâhında sorun yaşanacağında hemfikir. Söz konusu durumun, Türkiye'nin enerji köprüsü olma yolundaki en önemli projelerinden Nabucco'yu devre dışı bırakacak Rusya'nın Güney Akımı'nın güzergâhının da tartışmalı hale geldiğini vurguluyorlar.
Rusya, benzer bir problemi Almanya ile birlikte inşa ettiği Kuzey Akım projesinde de yaşıyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), uluslararası anlaşmaları dikkate alarak Eylül 2007'de Karadeniz'de sahip olduğu petrol-gaz sahası lisansları için resmi haritayı yayımladı. Bu harita aynı zamanda daha önceki iki anlaşmaya göre Karadeniz'de kıta sahanlığı ve ekonomik bölge sınırı kabul edilen ortay hattı da oluşturuyor. İngiliz petrol devi BP, bu haritaya göre Gürcistan sınıra yakın bölgede petrol araması yapmıştı.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nde Münhasır Ekonomik Bölge 'Deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal kaynaklarının araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile; aynı şekilde sudan, akıntılardan ve rüzgârlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklar' olarak tanımlanıyor. Bu alanı da karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili (yaklaşık 370 kilometre) olarak belirliyor. Karadeniz'in genişliğinin 615, uzunluğunun bin 148 kilometre olduğu dikkate alınırsa, ekonomik bölgelerin tartışma konusu olduğu ileri sürülüyor.
TAMAMEN YERLİ OLAN 'TURNA' GÖKLERDE
|
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından geliştirilen özgün Hedef Uçak Platformu ''Turna''nın, TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş. (TEI) tarafından geliştirilen özgün ''turboprop motoru'' ile ilk test uçuşunu, dün TUSAŞ tesislerinde başarıyla gerçekleştirdiği bildirildi.
TUSAŞ'tan yapılan yazılı açıklamaya göre, havacılık alanında dışa bağımlılığın azaltılması ve azami yurt içi faydanın sağlanmasını teminen, yerli uçak-yerli motor entegrasyonu amacıyla TUSAŞ ve TEI arasında 11 Eylül 2007 tarihinde imzalanan İşbirliği Protokolü çerçevesinde, bugüne kadar motor hariç tümü özgün bir Hedef Uçak Sistemi olan ''Turna'', TEI tarafından insansız hava araçları için geliştirilen özgün turboprop motor ile birlikte ''tamamen milli'' bir ürün kimliği kazandı.
90 libre itme gücünde, 6500 maksimum pervane devrine sahip turboprop motorun, güvenilirlik testlerini takiben, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giren ilk özgün hava platformu Turna'nın standart motoru olması öngörülüyor.
Turna'nın, 2001 yılından bu yana, hava savunma birliklerinin eğitiminde kullanılmakta olup, bugüne kadar yüzlerce saat uçuşunun başarıyla gerçekleştirildi.
TUSAŞ ve TEI firmalarının havacılık alanındaki birikim ve tecrübelerini bir araya getirerek gerçekleştirdikleri söz konusu özgün ve milli çözümün, Türk Havacılık ve Uzay sanayisinin ihtiyaçlarının özgün çözümler ile ülke içinden karşılanması hedefi doğrultusunda atılmış önemli bir adım olarak vurgulanıyor.
|
07 Nisan 2008 Pazartesi 11:52:20
|
IMF'den 3,6 milyar dolar gelecek
Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni başkanlığındaki Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin, gözden geçirme çalışmalarının Ankara ayağını bugün tamamlaması bekleniyor.
Mevcut stand by anlaşması bitmeden, önceki son gözden geçirme çalışmalarını gerçekleştirmek üzere geçen hafta Perşembe günü Ankara'ya gelen heyet, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek başta olmak üzere, Hazine, Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası ve DPT'den üst düzey yetkililerle toplantı yaptı.
Türkiye'nin Niyet Mektubu'nun zaten hazır olduğunu vurgulayan yetkililer, bugüne kadar Ankara'da süren görüşmelerde, çalışmaların son bir gözden geçirmesinin yapıldığını belirtiyorlar.
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek başkanlığındaki ekonomi heyetinin, yarın Washington'a giderek IMF-Dünya Bankası Bahar Dönemi toplantılarına katılacağı belirtilirken, bu çerçevede, görüşmelerin geri kalanının Washington'da sürdürüleceği kaydediliyor.
IMF ile yapılması planlanan yeni anlaşma seçenekleri arasında, ''program sonrası takip mekanizması'' ve mali fon içermeyen ''ihtiyati stand-by programı'' bulunuyor.
Bu arada, son iki gözden geçirmenin birleştirilmesiyle, Türkiye, IMF'den geri kalan kredi dilimlerini toplu olarak alabilecek.
IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun, gözden geçirmeyi onaylaması halinde, Türkiye'ye verilecek kredi miktarında da bir artış olacak.
Daha önce geri kalan kredi dilimleri toplamı 3,4 milyar dolar iken, son hesaplamalara göre, SDR'nin (Özel Çekme Hakkı), döviz kuru sepeti karşısında değer kazanması nedeniyle, alınacak kredi 3,6 milyar dolar olacak.
|
|
09.04.2008
|
İMF: "ABD ekonomisi durgunluğa giriyor"
Uluslararası Para Fonu (IMF) raporunda, ABD ekonomisinin bu yıl durgunluğa gireceği belirtildi.
IMF'nin, IMF ve Dünya Bankasının yıllık bahar toplantılarından önce yayımlanan ''Dünyanın Ekonomik Görünümü'' başlıklı raporunda, temel öngörülerin ABD ekonomisinin konut piyasası ve mali piyasalardaki kriz nedeniyle bu yıl durgunluğa gireceği ve gelecek yıl ise yavaş yavaş toparlanmaya başlayacağı belirtildi.
Raporda, 2007 yılında yüzde 2,2 büyüyen ABD ekonomisinin, bu yıl yüzde 0,5 (son 17 yılın en kötü büyüme hızı) ve 2009'da yüzde 0,6 büyüyeceği ifade edildi. Beyaz Saray, Şubat ayında 2008 yılı için büyüme oranını yüzde 2,7 ve 2009 için yüzde 3,1 olarak açıklamıştı.
ABD'de konut sektöründeki sıkıntılı dönemin devam edeceğini, tüketici harcamalarının ve yatırımların azalacağını belirten IMF, petrol fiyatlarının yüksekliği nedeniyle enflasyonun yüzde 2 olacağı tahmininde bulundu.
ABD'de ev fiyatlarının 2007-2008 yıllarında yüzde 14 ila 22 düşmesinin beklendiği belirtilen raporda, ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz oranlarını ''bir süreliğine'' düşük tutmasına ihtiyaç olabileceği ifade edildi.
Sıkıntılı bir dönemden geçen ABD ekonomisini desteklemek için maliye politikasının kullanılabileceğine işaret edilen raporda, konut piyasası ve mali piyasalarda kamu desteğinin düşünülebileceği vurgulandı.
IMF, geçen yıl yüzde 2,6 büyüyen avro bölgesi ekonomisinin bu yıl yüzde 1,4 ve gelecek yıl ise yüzde 1,2 büyümesini bekliyor.
Raporda, enflasyonun avro bölgesinde yüksek olacağı, ancak gelecek yıl fiyat baskısının azalmasının beklendiği de kaydedildi.
IMF, geçen yıl yüzde 4,9 büyüyen dünya ekonomisinin de bu yıl yüzde 3,7 ve gelecek yıl yüzde 3,8 büyüyeceğini tahmin ediyor.
|
|
09.04.2008
|
IMF'nin ''dünyanın ekonomik görünümü'' raporunda Türkiye
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının yıllık Bahar Toplantıları öncesinde yayımlanan IMF'nin ''Dünyanın Ekonomik Görünümü'' başlıklı raporunda, Türkiye'de Gayrisafi Yurtiçi Hasıla büyümesinin bu yıl yüzde 4, 2009'da da yüzde 4,3 olarak gerçekleşmesinin beklendiği belirtildi.
Raporda Türkiye'de tüketici enflasyonu ise 'yıllık ortalamalara göre' bu yıl yüzde 7,5, gelecek yıl için de yüzde 4,5 olarak tahmin edildi.
IMF'nin Dünyanın Ekonomik Görünümü raporlarında enflasyon beklentisi, yılbaşından yıl sonuna göre değil, yıllık ortalamalara göre hesaplanıyor.
Raporda GSYH'ya göre Türkiye'de cari açık beklentisi de, bu yıl için yüzde 6,7, 2009 için de yüzde 6,3 olarak ifade edildi.
Avrupa'da gelişmekte olan piyasalarda büyümenin yavaşladığına işaret edilen raporda, bunun en fazla Macaristan, Türkiye, Estonya ve Letonya'da görüldüğü anlatıldı.
Türkiye'deki büyümenin yavaşlaması, kısmen ''YTL'nin yüksek değerine, 2006 ortalarında gidilen parasal sıkılaştırmanın etkilerinin geç görülmesine ve tarım sektöründe kuraklıktan dolayı meydana gelen üretim kaybına'' bağlandı.
|
|
09.04.2008
|
''Türkiye'deki gelişmeleri büyük ilgiyle izliyoruz''
Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Şigeo Katsu, Anayasa Mahkemesi'nin AK Partinin kapatılmasına yönelik davayı ele almayı kabulünün Türk piyasalarına etkisinin kısmen absorbe edildiğini belirterek, ''Türk makamlarına tavsiyemiz, reform gündeminin ve yatırımlara uygun bir ortam oluşturulması çabalarının sürdürülmesidir'' dedi.
IMF ve Dünya Bankası'nın bahar dönemi toplantıları öncesinde IMF binasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şigeo Katsu, AK Partiye yönelik davanın Türk ekonomisi üzerindeki olası etkisinin sorulması üzerine, ''Elbette büyük bir ilgiyle izliyoruz. Piyasa üzerindeki etkisi, bazı bakımlardan zaten fiyatlanmış durumda diyebilirsiniz. Zaten piyasa bu gelişmeyi kısmen absorbe etti'' dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin, davayı ele almayı kabul ettiğine işaret eden Şigeo Katsu, ''Tabii ki ne olacağını göreceğiz. Bu arada Türk makamlarına tavsiyemiz, reform gündeminin ve yatırımlara uygun bir ortamın oluşturulması çabalarının sürdürülmesidir'' diye konuştu.
Şigeo Katsu, Türkiye ekonomisinin durumuna ilişkin bir soru üzerine, ''Geleceği kristal küreye bakarak tahmin etmek benim işim değil. Ancak ben, Türkiye'nin geçmişe oranla çok daha dayanıklı olduğunu düşünüyorum. Özellikle son 6,5 yılda yapılan reformların bir sonucu olarak, tutarlı reform sürecinin karşılığı alındı ve çok daha dayanıklı bir ekonomik ortam var'' şeklinde konuştu.
Bazı alanlarda reform sürecinde yavaşlama işaretleri bulunduğuna dikkati çeken Şigeo Katsu, özellikle sosyal güvenlik alanına işaret etti. Katsu, iyi bir yatırım ortamı oluşturulmasının istihdam yaratmada katkıda bulunacağını da sözlerine ekledi.
|
|
10.04.2008
|
Nüfus artıyor, vergi verenler azalıyor
Türkiye, hızlı nüfus artışının yanı sıra son yıllarda yüksek büyüme rakamları elde ederken, vergi mükellefleri sayısında ise tam tersi bir gerileme yaşandı.
AA muhabirinin Gelir İdaresi Başkanlığından edindiği bilgiye göre, 2003 yılı Şubat ayında 1 milyon 724 bin 754 olan gelir vergisi mükellef sayısı, bu yılın aynı ayında 1 milyon 720 bin 289 olarak belirlendi.
Esnaf ve sanatkarların oluşturduğu basit usulde vergiye tabi mükellef sayısı da, aynı dönemde 809 bin 174'den 759 bin 558'e düştü.
Son 5 yıllık dönemde en fazla mükellef erozyonu, katma değer vergisinde ortaya çıktı. 5 yıl önce 2 milyon 894 bin 190 olan KDV ödeyenlerin sayısı, 5 yıl sonra 2 milyon 273 bin 207'ye geriledi.
Söz konusu süreçte sadece kurumlar vergisi mükellefleri ile gayrimenkul sermaye iradı için gelir vergisi ödeyenlerin sayısında artış görüldü.
Kurumlar vergisi mükellefleri, 589 bin 992'den 638 bin 695'e, kira geliri elde edip de, vergi verenlerin sayısı da 475 bin 811'den 697 bin 665'e yükseldi.
Kira gelirleri için vergi ödeyenlerin sayısındaki bu artışta, Gelir İdaresinin kira geliri elde edip de, vergisini vermeyenlere yönelik Türkiye çapında başlattığı takibat etkili oldu. Vergi İstihbarat Merkezindeki bilgilerden de yararlanılan bu takibat sırasında, kira geliri olup, beyanda bulunmayan binlerce kişiye ulaşıldı ve bunlardan cezalı tarhiyat yapıldı.
Aynı şekilde, otomasyon sistemi yardımıyla diğer vergi unsurları için de çok sayıda yeni mükellefiyet tesis ettirildi.
Ancak bütün bu çabalara karşın son 5 yılda toplam mükellef sayısında 404 bin 507 adet azalma meydana geldi.
5 yıl önce 6 milyon 493 bin 921 olan gelir, KDV, kurumlar, gayri menkul sermaye iradı ve basit usule tabi mükellef sayısı, 5 yıl sonra 6 milyon 89 bin 414'e geriledi.
Buna karşılık bu dönemde Türkiye nüfusu 66,8 milyondan 70,6 milyona çıktı.
Türk ekonomisinde de yeni seriye göre 2003 yılında yüzde 5,3, 2004 yılında yüzde 9,4, 2005 yılında yüzde 8,4, 2006 yılında yüzde 6,9, 2007 yılında ise yüzde 4,5'lik bir büyüme sağlandı.
Ancak bu iyileşmeler, vergi ödeyenler sayısına yansımadı. Tam tersi bu süreçte vergi verenler azaldı.
Maliye Bakanlığı yetkilileri, mükellef sayısının azalmasında; işini bıraktığı halde kağıt üzerinde hala mükellef görünen kişilere yönelik re'sen silme işleminin yanı sıra kayıt dışı ekonominin yüksek oranlarda seyretmesi ve vergiye tabi gelir elde eden kişi ve kuruluşların vergi vermekten kaçınmasının etkili olduğunu belirtiyor.
|
|
11.04.2008
|
Dünya Bankası sıralamasında yerimiz değişmedi
Milli Gelirdeki yükseliş, Türkiye'nin Dünya Bankası sıralamasındaki yerini değiştirmedi.
Dünya Bankası yetkililerinden alınan bilgiye göre, yeni seri hesaplamalara göre, Türkiye'nin milli geliri ve kişi başına milli gelirindeki artış, halen Türkiye'nin içinde bulunduğu, ''üst orta gelir'' kategorisindeki yerini değiştirmiyor.
Dünya Bankası uzmanları, son verilere göre, Türkiye'nin de içinde bulunduğu gruptaki ülkelerin kişi başı milli gelirinin (Atlas metoduna göre) 3,596 ile 11,115 dolar arası olarak açıklandığını hatırlattı. Milli gelir hesaplanmasındaki revizyona rağmen kişi başına milli geliri, bu gelir aralığında olduğu için Türkiye'nin konumunda herhangi bir değişiklik söz konusu değil.
Dünya Bankası uzmanları, Türkiye'nin, bir üst grup olana Üst Gelir Grubuna mensup ülkeler arasına girebilmesi için kişi başına milli gelirde 11 bin 115 doları aşması gerektiğini vurguluyorlar.
Türkiye'de milli gelir, en son 2007 yılı GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) değeri, cari fiyatlarla yüzde 12,9'luk artışla, ABD Doları cinsinden ise yüzde 25,1 artışla 658 milyar 786 milyon dolar olarak hesaplandı. 2007 yılında, kişi başına GSYH değeri, bir başka deyişle kişi başına milli gelir de, cari fiyatlarla ABD Doları cinsinden 9 bin 333 dolara yükseldi.
|
|
11.04.2008
|
|
|
|
|
|